Irak Kürdistan Bölgesi‘nde yapılan seçimler, uzun zamandır beklenen bir siyasi çekişmeye sahne oldu. Yıllar süren ertelemenin ardından 20 Ekim’de gerçekleşen seçimler, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) gibi ana partilerin hâkimiyetindeki siyasi ortamın dinamiklerini bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye ve İran gibi bölge güçlerinin bu seçimlerdeki etkisi ise rekabetin ve baskının boyutlarını iyice belirginleştirdi. Seçim sonuçları, özellikle Talabani liderliğindeki KYB ve Türkmenler açısından önemli mesajlar içeriyor.
Kürt Partileri Arasındaki Gerilim
Seçimlerin bir yıldan fazla gecikmesine neden olan siyasi gerilim, Kürt partileri arasında derin bölünmeler yarattı. KYB lideri Bafel Talabani’nin, KDP’nin hâkimiyetine son verme vaadi oldukça iddialıydı. Ancak sonuçlara bakıldığında, Talabani’nin hedeflerine ulaşamadığı görülüyor. KYB, Kürdistan Bölgesel Meclisi’nde 21 olan sandalye sayısını 23’e çıkarsa da bu, beklentilerin oldukça altında kaldı. Talabani’nin yer yer saldırgan olarak nitelendirilen seçim söylemleri ve coşkulu üslubu, 90’lı yıllardaki Kürt iç savaşını hatırlatan bir atmosfer yarattı. Kürt halkının büyük bir kısmı ise bu tarz çıkışları rahatsız edici buldu ve istikrara öncelik verdi.
Bölgesel Güçlerin Etkisi: Türkiye ve İran
Seçimler, Türkiye ve İran’ın bölgede giderek yoğunlaşan rekabeti ile şekillendi. Türkiye, KDP’yi desteklerken; İran ise KYB ile güçlü bağlar kurdu. Erbil, Türkiye ile yakın ilişkilerini sürdürürken, Süleymaniye’deki KYB, Bağdat ve İran’a daha fazla yöneldi. Bu siyasi kutuplaşma, yerel seçimlere bile yansımış durumda. Kerkük Valiliği örneğinde, Türkiye’nin Talabani’nin adayını engelleme çabaları başarısız olurken, İran’ın etkili bir müdahalesi sonucu KYB bu pozisyonu elde etti. Bu rekabet, bölgedeki istikrarı sürekli tehdit eden bir etken olarak varlığını sürdürüyor.
Türkmenlerin Seçimlerdeki Kaybı
Seçimlerin önemli kaybedenlerinden biri Türkmenler oldu. Ankara destekli Türkmen Cephesi, seçimlerde hiçbir başarı elde edemedi. KYB ve KDP tarafından desteklenen bazı Türkmen adaylar meclise girmeyi başarsa da, Türkmen toplumunun genel ilgisizliği dikkat çekiyor. Katılım oranının düşüklüğü ve Türkmen toplumunun ilgisizliği, onların siyasi temsil ve etkinliklerini zayıflatıyor. Türkmen siyaseti ise halen Kerkük odaklı bir çizgide ilerliyor ve Kürdistan’ın diğer bölgelerindeki Türkmenleri temsil edebilmekten uzak kalıyor. Türkmenlerin, Türkiye’nin desteğine rağmen siyasi gücünü konsolide edememesi ve Bağdat’a olan bağımlılığının artması, temsil krizine işaret ediyor.
İslamcı Partilerin Siyasetteki Zayıf Yeri
Kürdistan’da İslamcı partiler, muhafazakâr kesimin beklentilerini karşılayamamış durumda. KDP’nin hâkimiyeti altında kalan muhafazakâr kitleler, diğer İslamcı partilere destek vermek yerine mevcut düzeni koruma eğiliminde. Bu durum, Kürdistan İslami Birlik Partisi ve diğer İslamcı partilerin etkinliğini oldukça sınırlıyor. Yine de Kürdistan İslami Birlik Partisi’nin sandalye sayısını arttırması küçük bir başarı olarak değerlendirilebilir. Bu tablo, Kürdistan’da siyaset sahnesinde muhafazakâr bir bloğun varlığını korumasına rağmen, mevcut düzenin dışında kalan partilerin büyük bir çıkış yapmasının zor olduğunu gösteriyor.
Koalisyon ve Geleceğe Dair Senaryolar
Seçim sonuçları ışığında, Kürdistan Bölgesi’nin iki büyük partisi olan KDP ve KYB’nin koalisyon kurma ihtimali konuşuluyor. Siyasi gözlemciler, bu koalisyonun Kürdistan’ın iki yakasını bir arada tutmak adına kaçınılmaz olduğunu belirtiyor. Ancak bu koalisyonun bile uzun vadeli istikrar sağlayıp sağlayamayacağı belirsiz. Yeni Nesil Hareketi gibi muhalefet partileri, mevcut düzene katılmak istemiyor ve koalisyonun dışında kalmayı tercih ediyorlar. Geçmişte Goran Hareketi’nin yaşadığı başarısızlık, muhalefet partilerine Kürdistan Demokrat Partisi ile yapılacak bir ittifakın tehlikelerini hatırlatıyor.
Türkiye’nin Etkisiz Kalan Türkmen Politikası
Türkiye’nin, Türkmen siyaseti üzerindeki etkisinin giderek azalması, Türkmenleri Bağdat ve İran eksenine itmiş durumda. Ankara’nın mezhep odaklı siyaseti ve belirli bir liderliği desteklemesi, Türkmen toplumu içinde bölünmelere neden oldu. Türkiye’nin Türkmen Cephesi’ni desteklemesi, Türkmenleri Kürdistan’ın siyasi gündeminden uzaklaştırarak, Kerkük merkezli bir siyaset anlayışına hapsetmiş durumda. Bu nedenle Türkmenlerin Kürdistan Bölgesi’ndeki etkinliği zayıfladı ve siyasi kazanımlar elde edemedi.
Kürdistan seçimleri, bölgesel güçlerin ve iç siyasetin karmaşık bir rekabet içinde olduğunu ortaya koydu. Talabani’nin, Barzanilerin egemenliğini kırma hedefi gerçekleşmedi. Türkmenler, düşük katılım oranları ve siyasi ilgisizlik nedeniyle büyük bir kayıp yaşadı. Kürdistan’da siyaset, iki ana parti arasında süren bir hâkimiyet mücadelesi olarak devam ederken, bölgesel güçlerin müdahaleleri bu çatışmayı daha da derinleştiriyor. Bu seçimler, Kürdistan’daki mevcut siyasi düzenin bir süre daha süreceğini gösterirken, Türkiye’nin Türkmen siyasetinde yapması gereken köklü değişikliklerin sinyalini veriyor.