“Hakikatle Tarafından Yıkılabilecek Her Şey, Yıkılmayı Hak Eder.”
Bu söz, fantastik kurgu yazarı P.C. Hodgell’e aittir, ancak genellikle yanlış bir şekilde Carl Sagan’a atfedilir.
Bu alıntı üzerine çok düşünüyorum.
İsrail’in Gazze’de Filistinli gazetecileri katledip, Batılı gazetecileri bu bölgeden uzak tutarak IDF’nin (İsrail Savunma Kuvvetleri) orada yaptıklarının dünyaca öğrenilmesini engellemeye çalıştığını düşündüğümde bu söz aklıma geliyor.
Batı imparatorluğunun bilgi çıkarlarını korumak için oluşturduğu devasa hükümet gizliliklerini düşündüğümde, bu çıkarları ifşa etmeye çalışan muhbirleri hapse atarak ve gazetecilere zulmederek dünyanın dört bir yanında işlediği suçları gizlemeye çalıştığını fark ettiğimde bu alıntıyı hatırlıyorum.
ABD merkezli güç yapısının küresel liderliğini kitlelere kabul ettirebilmek için halk bilincine sürekli olarak dayatılan durmaksızın bir propaganda selini düşündüğümde de bu söz aklıma geliyor.
ABD savaş makinesini ve Washington ile müttefiklerinin tüm askeri operasyonlarını her zaman yalanlarla nasıl meşrulaştırdığını düşündüğümde bu söz tekrar aklıma geliyor.
Gizlilik ve dürüstlükten yoksunlukla sürdürülen işlevsiz ilişkileri düşündüğümde; bu ilişkilerin, kandırılan kişilerin kendilerini kurtarmasını ve otantik bir yaşam yolu bulmasını nasıl engellediğini fark ettiğimde bu sözü hatırlıyorum.
Egonun doğasını ve insan algısı ile bilişinin gerçekte nasıl işlediğine dair derin bir içgörüyle baktığınızda bu yanılsamanın ne kadar kolayca fark edilebileceğini düşündüğümde de bu söz tekrar beliriyor zihnimde.
Bazı durumlarda gerçeği saklamak, en yüksek faydaya hizmet edebilir. Örneğin, bir kişinin adaletsiz bir sistemin elinde haksız yere zulüm görmesini önlemek için polise yalan söylemesi. Bir gazetecinin bir kaynağını hükümet ajanlarından korumak için gerçeği çarpıtması. Şiddet gören bir kadının eşini yatıştırmak için yalan söylemesi. Bir istismar mağdurunun, istismarcısına ne yaptığını saklamak için yalan söylemesi.
Ancak gördüğüm kadarıyla gerçeği saklamanın en yüksek faydaya hizmet ettiği durumlar yalnızca, bir güç dengesizliğinin söz konusu olduğu ve güçsüz olan tarafın, zaten var olmaması gereken adaletsiz bir durumu düzeltmek için bu yalanı söylediği anlardır. Bunun dışındaki her durumda doğruluk en iyisidir.
Hakikatle büyük bir eşitleyicidir. Güçlülerin zulmünü gerçekleştirmesini çok daha zor hale getirir ve güçsüzlere çok daha fazla güç kazandırır. İşte bu yüzden yöneticilerimiz sürekli olarak sıradan vatandaşların mahremiyetini ortadan kaldırmak ve gözetimi artırmak için çalışıyor, aynı zamanda kendi suçlarını gizleyebilmek için hükümetin gizliliğini genişletmeye uğraşıyorlar. Ancak sağlıklı bir toplumda bunun tam tersi olmalıydı. Sağlıklı bir toplumda, sıradan bireyler hükümete karşı güçlü bir mahremiyet korumasına sahip olurken, hükümetin tüm sistemleri hava kadar şeffaf olmalıdır.
Sağlıklı bir toplumda güç ve şeffaflık arasında doğrudan bir ilişki olur. Ne kadar çok gücünüz varsa, o kadar çok şeffaflık sizden talep edilmelidir. Ne kadar az gücünüz varsa, o kadar çok gizlilikle korunmalısınız. Bu, sıradan vatandaşları güçlülerin suistimallerinden korur ve güçlülerin vatandaşlara karşı baskıcı hale gelmesini engeller. Bunun doğru olduğunu biliyoruz, çünkü en baskıcı güç yapıları bu dinamiği tersine çevirmek için sürekli çalışırlar.
Sağlıklı bir toplum, gerçeğe dayalı bir toplum olacaktır. Gerçekle yönlendirilen bir toplumun nasıl görünebileceğini hayal etmek zordur, çünkü biz yalanlarla inşa edilmiş bir toplumda yaşıyoruz. Eğer bugün, bir mucize gerçekleşip aldatma tamamen imkânsız hale gelse, tüm kurumlarımız yarına kadar çökerdi. Gerçeğe dayalı bir toplum, şu anda aşina olduğumuz her şeyin tamamen yıkılması anlamına gelir. Ancak, Hakikat tarafından yıkılabilecek her şey yıkılmayı hak eder.
Gerçek korkutucu olabilir, çünkü yalanlarla sürdürülen herhangi bir durumda, gerçek yıkıcı bir güçtür. Politik çalkantılara yol açabilir. İlişkileri sonlandırabilir. Egoyu saran yanılsamaları yok edebilir. Bunların her biri genellikle bilinmeyene dev bir sıçrayış gibi gelir ve tam da bu nedenle korkutucudur. Ancak bu, sağlığa giden tek yoldur.
Eğer bu gezegende hayatta kalmak istiyorsak, eninde sonunda bu sıçrayışı yapmak zorunda kalacağız. Eninde sonunda, gerçeğe dayalı bir tür haline gelmek zorunda kalacağız. Şu anki statükoyu oluşturan her şey, bu harekete direnç gösterecektir — hem mevcut güç yapılarındaki yalanlar hem de kendi içimizdeki yalanlar.
Belki bu sıçrayışı ancak işler o kadar kötüleştiğinde yapabiliriz ki, bilinmeyen, alışılmış olanın dayanılmaz hale gelmesinden daha az korkutucu görünmeye başlar. Belki de cesaretimizi o noktaya gelmeden bulabiliriz. Ancak eninde sonunda bu sıçrayışı yapmak zorunda kalacağız, aksi takdirde dinozorların kaderini paylaşacağız.
Ve eğer işler o noktaya gelirse, eğer yalanlarımızı hayatlarımızdan daha değerli gördüğümüz için topluca bu sıçrayışı yapmayı başaramazsak, bu da kim olduğumuz ve aslında neyden yapıldığımız hakkında bize bir Hakikat gösterecektir. Bir şekilde ya da diğerinde, son sözü Hakikat söyleyecektir.
Hakikat tarafından yıkılabilecek her şey yıkılmalıdır. Ve eninde sonunda yıkılacaktır.
Metnin kaynağı: Caitlinjohnst