Sine-i millet, Türkiye’nin siyaseten en hararetli dönemlerinde gündeme gelen, muhalefetin elindeki en iddialı hamlelerden biri. İktidarla aranın tamamen kapandığı, mecliste direnişin yetersiz kalabileceği anlarda Sine-i millet kararı, muhalefetin topluca milletin sinesine dönmesi, yani seçmenin vicdanına başvurması anlamında güçlü bir mesaj taşıyor. Ancak bu hamle, sadece bir cesaret meselesi değil; beraberinde büyük bir risk ve bedel de getiriyor. Son tartışmalarda da sine-i millet çağrısı, parti içi strateji farklılıklarını bir kez daha gözler önüne serdi.
Sine-i milletin masaya gelmesiyle birlikte, parti içindeki bazı sesler bu adımın, muhalefeti zayıflatmak bir yana, siyasi sahneden çekilmeye varacak bir tuzağa dönüşebileceğini öne sürdü. Bazı düşünürler bu yaklaşımı, meclisi muhalefetten tamamen arındırarak, iktidarın anayasal değişiklik yapma gücüne ulaşabileceği bir senaryo olarak yorumladı. Böyle bir senaryoda, muhalefetin halk adına sesini yükseltmesi gereken meclis kürsüsü bir anda iktidarın tekelinde kalacak, alınacak kritik kararlar muhalefet desteği aranmadan geçebilecekti.
Öte yandan, bu tür köklü bir değişikliğin parti içinde çelişkileri de artırdığına şahit olduk. Özellikle yeni bir liderlik arayışında olanlar, sine-i millet gibi radikal kararların, partinin kendi gücünü koruma mücadelesini zayıflatabileceğini düşündü. Bu yaklaşım, sinelerden gelen “millete dönelim” çağrısını, iktidara karşı muhalefeti kuvvetlendirme yönünde bir stratejik hatadan ibaret olarak yorumladı.
Diğer yandan, yerel yönetimlerde yaşanan gelişmeler, işin boyutunu daha da karmaşık hale getirdi. Büyük şehirlerden birinin belediye başkanlığı üzerinde beliren kayyum tehdidi, sine-i millet tartışmasını daha kırılgan bir hale getirdi. Muhalefetin, yerel yönetimlerde güçlü olduğu bu dönemde, belediyeler üzerinde artan baskı ve kayyum atama ihtimalleri, “acaba bu siyasi atmosferde meclisten çekilme, iktidarın ekmeğine yağ sürmek olur mu?” sorusunu gündeme getirdi. Muhalefet, mecliste yer alarak mı, yoksa halkın gönlünde bambaşka bir muhalefet anlayışı kurarak mı daha güçlü olur?
Bu süreçte, partinin kilit isimleri arasında görüş ayrılıkları da belirginleşmiş durumda. Liderlik yarışında olan isimler, sine-i millet tartışmasını ya büyük bir meydan okuma ya da bir siyasi zafiyet unsuru olarak görüp kendi stratejilerini belirlemeye çalıştılar. Bu isimler, muhalefetin gücünü meclis içinde sürdürmenin daha etkili olacağına inanırken, bazıları ise daha köklü, sarsıcı bir adım atmanın iktidarın otoritesini sarsabileceği düşüncesine sahip.
Şurası bir gerçek ki sine-i millet kararı, muhalefet açısından iki ucu keskin bir kılıç gibi. Halkın desteğini almak için yapılan böyle bir hamle, stratejik olarak planlanmazsa uzun vadede tam tersi bir etki doğurabilir. Halk adına verilen bir mücadelenin meclis dışında sürdürülmesi, iktidarın mecliste tam hakimiyet kurmasına ve muhalefetin sesinin daha da cılızlaşmasına neden olabilir. Öte yandan, sine-i milletin güçlü bir halk desteğiyle yürütülmesi, muhalefetin meclis dışında daha geniş bir zeminde sesini duyurabileceği bir fırsat yaratabilir.
Böyle bir ortamda, halkın sinesine dönme çağrısı ne kadar cazip olsa da, bu çağrının muhalefetin mevcut etkisini zayıflatıp zayıflatmayacağı hâlâ muğlak. Bu noktada muhalefet, duygusal tepkilerle hareket etmek yerine, meclisteki varlığının önemini ve halk adına sorumluluklarını gözden geçirip, sine-i millete başvurup başvurmamayı enine boyuna değerlendirmeli.
Türkiye’nin çalkantılı siyasi atmosferinde, sine-i millet gibi radikal adımlar, güçlü bir halk desteği ile yapıldığında iktidara bir meydan okuma niteliği taşır. Ancak bu tür bir meydan okuma, doğru analiz edilip halkın geniş bir desteğini arkasına almadığı sürece, muhalefeti yalnız bırakabilir.
KonuYorum