Tarihi Mirası Yaşatmak: Türk Dünyası’nın Bugünü ve Yarını

Tarihi Mirası Yaşatmak: Türk Dünyası’nın Bugünü ve Yarını

Türk Dünyası'nın tarihsel süreçteki önemi ve bu mirası günümüzde nasıl değerlendirebileceğimiz üzerine kapsamlı bir röportaj. Ortak dil, kültürel bağlar ve iş birliği projeleriyle Türk Dünyası’nın geleceği ele alınıyor.
Aralık 17, 2024
konu yorum

Kültür ve edebiyat dünyasında çalışmalarını sürdüren Ali Yurtseven, ’nın tarihsel mirası, kültürel bağları ve gelecekteki potansiyeline dair değerli görüşlerini paylaşıyor. Türk dünyasının geçmişten bugüne taşıdığı köklü değerleri ve bu mirasın nasıl değerlendirilebileceğini konuşuyoruz

Tarihi Mirası Yaşatmak: Türk Dünyası’nın Bugünü ve Yarını
Ali Yurtseven

Türk Dünyası’nın tarihsel süreçteki önemi nedir ve günümüzde bu tarihsel mirası nasıl değerlendirebiliriz?  

 Türklerin devlet kurma gelenekleri göçlerle birlikte yerleşik düzene geçmeleri ile hızlanmış ve kurumsallaşmaya başlamıştır.  Türk dünyası kavramı Türk halklarının Orta Asya, Anadolu, Kafkasya, Rusya-Sibirya, Orta Doğu, İran ve Balkanlar coğrafyasında genel bir yayılım gösteren Türk halklarını ve ni ifade etmektedir.  

 Tarihsel süreçlere baktığımızda, tarihin her döneminde bir Türk Topluluğu, Hanlığı; Beyliği, imparatorluğu ve devleti olmuştur. Bu geleneksel misyonlarını Türkler beraber yaşadıkları komşu toplumlara hissettirmiş ve onlara da örnek olmuşlardır.  Tarihin her dönemine bakıldığında Türkler yol gösterici, aydınlatıcı, fikir verici ve ilerletici konumlarda olmuşlardır.  

 Esareti ve esaret altında kalmayı sevmediklerinden dolayı hep yönetmişler ve yönettikleri halklara adalet, erdemlik ve zenginlik sağlamışlardır.  Tarihin karanlık ve kaos dönemlerinde bile bağlı oldukları maneviyat değerlerini koruyarak o değerleri en üst seviyede yaşamışlar ve yaşatmışlardır.    

 Günümüze baktığımızda bile bizler, göçebe ve yerleşik düzen kültürünü birleştirerek, geçmişten getirdiğimiz tarihsel ve genetik kodlarımızla beraber yaşadığımız toplumlara yol gösterici rolümüzü devam ettirmekteyiz. 

 Atalarımızdan bizlere kalan ve bizlerin de gelecek nesillere bırakacağımız bu kutlu mirası en iyi şekilde yoğurarak işlemek, değerlendirmek, hata ve başarısızlıklarımızdan ders çıkartarak yolumuza devam etmek en ideal yolumuz olmalıdır.      

Türk Dünyası ülkeleri arasında kültürel bağları güçlendirmek için hangi adımlar atılmalı?

İlk önce karşılıklı olarak STK ların güçlendirilmesi ve desteklenmesi gerekir.  Özellikle karşılıklı iletişimde Eğitim kurumlarının, Üniversitelerin, folklorun, spor karşılaşmalarının ve vize muafiyeti tanımanın olumlu etkileri vardır.  TİKA, TÜRKSOY vb. kurumlarımız kültür bağlarının gelişmesinde önemli yol oynamaktadırlar. Özellikle Uluslararası Teşkilatı (TÜRKSOY) katılımcıları her sene bir tane Türk Dünyası Kültür Başkenti seçmektedirler. 2023 yılında Azerbaycan’dan Şuşa, 2024 yılında Türkmenistan’dan Anev, 2025 yılında ise Kazakistan’ın tarihi bir şehri olan Aktau şehri seçilmiştir.  

 Türk Dünyası bileşenleri, dil, düşünce ve eylemde birlik çağrısı yaparak, iş birliğini artırmayı ve Türk halklarının ortak mirasını korumayı hedefliyorlar. Kültürel bağların sağlamlaşması için ortak bir dilin konuşulabilir olması ve alfabenin de hayata geçirilmesi gereklidir. Ortak değerlerimiz ve kahramanlarımızdan oluşan Masal, Destan, Folklor ve diğer edebiyat türlerinin tanıtımına daha çok önem verilmelidir.   

(Türk Devletleri Teşkilatı) gibi organizasyonların Türk Dünyası’ndaki iş birliğine katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok olumlu organizasyonlar olup, Türk dünyasının çatı kuruluşu niteliğindeki Türk Keneşi (Konseyi), üye ülkelerin yanı sıra Türk dünyasının ve bölgedeki ülkelerin iş birliğini artırmayı amaçlamaktadır. Türk Keneşinin kurulmasına ilişkin ilk adım, 2009 yılında Nahçıvan’da yapılan Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları 9. Zirvesi’nde atılmıştır.

Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan’ın 3 Ekim 2009’da imzaladığı “Nahçıvan Anlaşması” ile ise süreç kurumsallaşarak, Türk Keneşi kurulmuştur. İstanbul’da 15-16 Eylül 2010’da düzenlenen 10. Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi’nde ise Keneş resmen hayata geçirilmiştir. Üye devletlerin yaklaşık 5 milyon kilometrekare toprak üzerindeki varlığı ile etkin Türk Keneşinin temel amacı ise dış politika, ekonomi, ulaşım, gümrük, turizm, eğitim, medya, gençlik ve spor dâhil birçok alanda iş birliğini geliştirmektir. 

Bu teşkilatın kurumsal yapısının aktif bir şekilde devreye girmesi ve Türk coğrafyasında daha çok etkin olmasıyla, Balkanlar, Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri arasında gönül bağının artacağı, ekonomik zenginliğin çoğalacağı, iletişimin gelişeceği, teknoloji transferinin olacağı ve bu coğrafyada yaşayan Türk soylu insanların birbirleriyle olan etkileşiminin pozitif yönde olmasına olanak sağlayacaktır. 

Türk Dünyası’nda dil birliği konusunda ne gibi çalışmalar yapılmalı? veya iletişim dili konusundaki düşünceleriniz nelerdir?

Öncelikle dil birliğinin önemini vurgulayan sempozyum ve konferanslar düzenlenmelidir.  Bu tür toplantılara konuşmacı olarak konusunda deneyimli ve Akademik seviyede katılım sağlanmalıdır.  Özellikle ilköğretimden itibaren her kademede eğitim müfredatlarında dil birliği, konuşma kültürü ve ortak alfabenin önemi ile ilgili konular işlenmelidir. 

Eğitimde öğrenci değişim programlarında temel akademik dil Türkçe olarak tercih edilmelidir. Türkçenin toplumda konuşma dili olarak yaygınlaştırılmasına, özellikle görsel basın ve medya kuruluşlarının programlarında ortak Türk örf ve gelenekleriyle, Türkçeye ağırlık verilmesinin uygun olacağını düşünmekteyim.  

Bugün, Türkçe konuşan ülkeler farklı alfabeler kullanmakta; Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Latin alfabesini benimserken, Kazakistan ve Azerbaycan da bu süreci takip etti. Ortak bir alfabenin benimsenmesi, sadece dilsel bir uyum değil, aynı zamanda kültürel, ekonomik ve siyasi anlamda Türk dünyasına büyük katkılar sağlayabilir. 

 Ortak bir alfabe sayesinde, Türk dünyasındaki edebi eserler, tarihi belgeler ve kültürel çalışmalar daha geniş kitlelere ulaşabilir ve bu ortak miras kolayca paylaşılabilir.  Ayrıca, ortak alfabe birliğini sağlamak, Türk dünyasında aidiyet duygusunu pekiştirecek, bu sayede Türk milletlerinin birbirleriyle olan bağı daha da kuvvetlenecektir 

 Ortak bir alfabenin kullanılması, Türk devletleri arasındaki ekonomik işbirliğini de güçlendirebilir. Ticaret ve ekonomik anlaşmaların daha hızlı ve etkin bir şekilde yapılabilmesi, aynı zamanda eğitim sistemlerinin uyumlu hale gelmesi, hem bölgesel kalkınmaya hem de uluslararası arenada daha güçlü bir Türk dünyası yaratılmasına katkıda bulunur. 

Ortak alfabe, belgelerin standart hale gelmesi ve tercüme süreçlerinin daha kolaylaşması sayesinde ticari işlemleri hızlandıracaktır. Bu da ticaret hacmini artırarak, Türk dünyasında ekonomik büyümeye katkı sağlar. 

Genç kuşaklar arasında Türk Dünyası bilincini artırmak için ne gibi projeler geliştirilebilir?

 İlk önce STK’ların karşılıklı olarak Gençlik ve Kadın örgütleri vasıtasıyla çok ciddi devlet destekli projeler yapmaları ve uygulamaları gerekmektedir. Eğitim kurumlarının her kademesinde özellikle Masal ve Destan konuları işlenmeli, gençlerin Türk Müziği ve Folklora özendirici çalışmalar yapılmalıdır.    

 Görsel ve yazılı basında Balkanlardan Türkistan’a kadar olan gönül coğrafyası her yönüyle işlenerek, turizm amaçlı ucuz maliyetli ve teşvikli kültür gezileri de düzenlenebilmelidir.

Ekonomik iş birliği açısından Türk Dünyası ülkeleri arasında hangi alanlarda daha fazla ortak çalışma yapılabilir?

Güçlü kültürel entegrasyonunun temeli ekonomik bağımsızlıktan geçer, Türk Cumhuriyetlerinin dünya ticaret yollarında bulunması, doğal kaynakların yeterli olması, Türkiye’nin Asya ile Avrupa arasında bir köprü oluşturması, Ortadoğu politikalarında karar verici aktör konuma gelmesi, tam ve bağımsız ekonomik politikalarla gerçekleşir.

Dünya ekonomisine yön veren aktörlerle ortak kazan kazan projeler gerçekleştirmek için güçlü bir yerleşmiş geleneksel siyasi yapı, herkese eşit şekilde işleyen Adalet sistemi ve Türk devletlerinde yaşayan halkların tam entegrasyonu ile olur. Enerji kaynakları ve bu kaynakların iletilmesi alanlarında daha ciddi projelerde çalışılması gereklidir. 

Türk Dünyası edebiyatı ve sanatı, dünya kültürüne nasıl bir katkı sağlıyor? Bu alandaki potansiyeli yeterince değerlendirebiliyor muyuz?

Türk dünyasının kültür entegrasyonunda çağdaş sanatın, edebiyatın ve halk biliminin çok önemli yeri vardır. Özellikle Şiirin, hikâyelerin, resimlerin, fotoğrafların, Destanların, Masalların ve bunların Kahramanlarının toplumu bilinçlendirmede etkisi yadsınamaz. Ülkemizin bu konumda önemli bir tarihsel köprü ve birleştirme rolü vardır. Balkanlar ve Türk Cumhuriyetlerindeki kültür elç ve sanatçılarının birleşme ve bağ kurma yeri Ülkemiz olmalıdır.

Düzenlenecek kültür festivalleri ile de bu karşılaştırma ve birleştirme daha hızlı sonuçlar verir.  Geçmişte Balkanlarda ve Türk Cumhuriyetlerinde organik kökeni aynı olan mekân ve yerleri farklı gelişen göç hikâyelerinin harmanlanarak gelecek nesillere aktarılması, yapılan soykırımların unutturulmaması, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinde kendi yaşamlarından vazgeçenlerin, şehit ve gazi olan kahraman askerlerimizin her zaman hatırlanması ve hatırlatılması da önem arz etmektedir. 

 Türk dünyası edebiyatı yapı ve eser bakımından Dünya edebiyat literatürüne giren sanatçılarda yetiştirmiştir. Bunlara en iyi örnekler, Yunus Emre, Nesimi, Nazım Hikmet, Mehmet Akif Ersoy, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk Cengiz Aytmatov ve diğerleri olur. 

Türk Dünyası coğrafyasında yaşanan güncel sorunlar (örneğin, siyasi veya ekonomik krizler) hakkında görüşleriniz nelerdir? Bu sorunların çözümünde iş birliği nasıl sağlanabilir?

Ülkemizin jeopolitik durumu da göz önüne alındığında dünyanın en riskli sayılabilecek yerlerinden birindedir. Sınır komşularımız olan ülkelerin çoğunluğunun iç ve dış dinamiklerinde, halklarında, yaşamsal faktörlerinde siyasal ve ekonomik olarak kangrene dönmüş sorunlar mevcuttur.  

Çevremiz ülkelerde siyasi istikrarsızlıklardan dolayı belirli dönemlerde oluşan bu sorunlar, zaman kaybetmeden komşu ilkelerde farklı bir pozisyon ve durumda gerçekleşmektedir.  Siyasi İstikrarsızlık, İç Savaş, Terörist faaliyetler, İnsan Kaçakçılığı vb. sorunlarla Ülkemiz belirli zamanlarda ve sıklıkla karşı karşıya kalmaktadır. 

Kontrol edilemeyen göçler sonucu bozulan iç dengelerin olumlu yönde yerine oturması da süreç alacaktır. Türk dünyasına baktığımızda özellikle Ermenistan dan kaynaklanan Karabağ işgali Ülkemizin de koşulsuz desteği ile Azerbaycan Ordusunun Şanlı zaferi sonucu ortadan kalkmış ve kesin başarı elde edilmiştir. Özellikle ekonomik krizlerin tetiklediği sosyal ve iç kargaşalıklar ülke iç dinamiklerinin bozulmasına da neden olurlar.

Türk Dünyası’ndaki diasporaların, bulundukları ülkelerle Türk Dünyası arasında köprü kurma potansiyelini nasıl görüyorsunuz?

Diaspora kavramı, insanların, toplumların ve ulusların hayatında farklı içerik ve boyutlarda hep var olmuştur. Geçmişte düşünülüp, planlanmış ve organize olmamışsa da, Diaspora bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde işlevsel olmuştur.  Kimi kaynaklara göre Diasporanın 2500 yıllık bir geçmişi vardır. Ancak 19.Yüzyıldan itibaren çok uluslu İmparatorlukların içindeki azınlıkların başka ülkeler tarafından olumlu veya olumsuz olarak kullanıldıkları bilinmektedir. 

Türk Diaspora tarihi aslında çok eskidir. Türkler tarih sahnesine çıktıkları toprakların dışında devletler kuran tek ulustur. Zira Orta Asya da tarih sahnesine çıkan Türkler, Uzak Asya Ortadoğu, Anadolu ve Avrupa da çok sayı da devlet kurmuştur. Almanlar, Fransızlar veya Araplar bugünkü yaşadıkları topraklarda tarih sahnesine çıkmışlar ve devletlerini de orada kurmuşlardır. Türkler açısından fark, yerleştikleri topraklarda azınlık değil kendi devletlerini kurarak asli unsur haline gelmeleridir. 

Türklerin bugünkü anlam da Diaspora haline gelmesi ve fark edilerek üzerinde çalışılmaya başlaması 1960 yılından sonra batı Avrupa ülkelerine yoğun bir şekilde iş gücü olarak yerleşmeleriyle olmuştur. Bu kapsamda 2009 yılında dört devlet (Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan ve Kazakistan) tarafından kurulan ve 2019 yılında Özbekistan’ın da üye olmasıyla güçlenen Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) bünyesinde “Türk Dili Konuşan Diasporalar” başlığı altında çalışmalar yapılmaktadır.  

Üye devletlerin imajının uluslararası boyutta güçlendirilmesi ve Türk halklarının yaşadıkları yabancı devletlerin kamuoyları üzerinde etki gücüne sahip olması hedefine yönelik çalışmalar yürütülmesi, Türk Devletleri Teşkilatı’nın diaspora girişiminin temel amaçları arasında yer almaktadır. 

Günümüzde dünyanın dört bir yanına dağılmış çok Türk diasporası mevcuttur.  Türk Diasporası, ülkemizin diğer ülkelerle olan ilişkilerimizin güçlenmesinde doğal bir avantaja sahiptir.  

Diasporanın ülkeler arasında kültürel ve ekonomik ilişkileri açısından önemli bir köprü ve bağ olarak işlev görmelerinin yanı sıra kamu diplomasisinin aktif birer katılımcısı ve destekleyicisi konumunda olmaları da Türk diasporasının önemini arttırmaktadır.  

 Son yıllarda Türk Dünyası’nda artan dijitalleşme ve teknoloji kullanımı, ülkeler arası iş birliğini nasıl etkiliyor? Bu konuda daha fazla ne yapılabilir?

 Dijitalleşme ve yapay zekânın çok iyi kullanıldığı sürece olumlu etkileri olduğunu görüyorum.  Şöyle ki Türk Dünyasında yaşanan olumlu veya olumsuz bir gelişmeden görsel ve yazılı basınımız ile sosyal medya kullanıcıları sayesinde anında haberimiz oluyor.  Türk Dünyası Dijital Vatandaşlık projesinin (TUDVA)  Türk dünyasının gönüllülük esasına dayalı en geniş katılımlı sosyo-kültürel projesidir. 150 paydaş üniversite, 300 bilim insanı ve 1400 gönüllü ile proje faaliyetleri devam etmektedir. 

Türk Dünyası Dijital Vatandaşlık projesinin (TUDVA)  amacı, farklı bölgelerde yaşayan Türk dünyası gençlerini dijital bir platformda bir araya getirerek,  aynılıklarının ve benzerliklerinin farkına varmalarını sağlayarak dijital bir vatandaşlık bilinci oluşturmaktır.  Dolayısıyla Türk dünyasının geleceğinin tasavvurunda ortak paydada hareket etme kapasitelerinin gelişimine katkı sağlamaktır. Yine balkanlarda yaşayan gençler başta olmak üzere Türk kültürüne ilgi duyan gençlerin de kültürel değerlerimizi tanımlarına olanak sağlamaktır.  

Projenin nihai amacı ise; eğitim yoluyla İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, Fikirde ve İşte Birlik” düsturunun gerçekleşmesine katkı sağlamaktır. Siyasi anlamda farklı devletler de yaşıyor olsalar da ortak geçmişe ve kültüre sahip, aydı dili konuşan insanların ortak vatandaşlık ve gelecek hedefi oluşturmalarına katkı sağlanacaktır. 

Bu ortak hedeften doğan birlikteliğin kültürel, ekonomik ve siyasi anlamda bir güç oluşturacağı aşikârdır. Türk dünyasında oluşacak kültürel, ekonomik ve siyasi güç hem bölgesel hem de dünya barışına en üst düzeyde katkı yapacaktır. Bu anlamda Türk Dünyası Dijital Vatandaşlığı projesi bir çoban ateşi rolüne sahiptir. 

Proje Türk Dünyası 2040 Vizyon belgesinde eğitimle ilgili yer alan amaçlarla da uyumludur. 2022 yılında Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi ev sahipliğinde Türk Devletler Teşkilatı tarafından düzenlenen Türk Dünyası Sempozyumunda projenin işbirliği protokolü imzalanmıştır. Projede ilk dönem Türkiye-Kırgızistan Manas Üniversitesi ev sahipliğinde ve Gaziantep Üniversitesi ile işbirliği içinde sürdürülmüştür. İkinci dönem Amasya ve üçüncü dönem ise İnönü Üniversitesi koordinatörlüğünde sürdürülmektedir. 

Sonuç olarak, 

Türk dünyasının bütünleşmesine yönelik fikirler yeni değil, bilakis kökleri on dokuzuncu yüzyıla kadar uzanan bir düşünce akımıdır. Kültürel anlamda ortak değerlere sahip olan ve Türk dillerinde konuşan toplulukların bir araya gelerek bir bütünleşme sürecine girmesi, bu fikri özetlemektedir. Avrupa’da ve Balkanlar’da yaşayan Türk toplumları ile Rusya’da, Orta Asya’da, Çin’de ve dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan Türk Toplumlarının entegrasyonu zamanla oluşabilecek ve devamlılığı olan bir proje olmalıdır.  

Atatürk’ün Türk Dünyası ve Türk Birliği ile İlgili Sözleri:

‘‘Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler.  

Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İste o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır.  Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür… İnanç bir köprüdür… Tarih bir köprüdür… Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimiz içinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmasını beklememeliyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekir.”  (29 Ekim 1933, Çankaya Köşkü) 

Biz balkanları niçin kaybettik biliyor musunuz?  Bunun tek sebebi vardır; bu da Slav Araştırma Cemiyetlerinin kurduğu dil kurumlarıdır. Bizim içimizdeki insanların mili bilinçlerini uyandırdığı zaman, biz Balkanlarda Trakya hudutlarına çekildik. Türk Birliği’nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapatacağım. Türk Birliğine inanıyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk Birliği ile açacak, dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türklüğün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman görülecek. (Atatürk’ün Sofrası, İsmet Bozdağ, s.138)


Ali YURTSEVEN Kimdir

1967 yılı Ankara doğumlu olan sanatçı, aslen Ohrid/Makedonya kökenlidir. İlk, Orta ve Lise eğitimini Ankara da tamamlamış olup, Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü mezunudur.

Tarihi ve Kültürel Araştırmalar yapmak, Arkeolojik ve Turistik Doğa, Gezi, Yaşam ve Yürüyüşlere katılmak, renkli veya renksiz fotoğraf çekmek, Şiir ve Hikâye yazmak, Kişisel Gelişim, Mentörlük ve İletişim Eğitimleri düzenlemek genel ilgilendiği alanlardır. Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı GESAM ve İLESAM Üyesi olup, GESAM’ın yurt genelinde düzenlediği karma ve 81 İl ile Uluslararası düzeyde düzenlediği Polonya, Ukrayna ve Lübnan Ülke sergilerine eserleri ile katılmıştır.

Hüznü Kıran Umutlar adlı şiir kitabı, Kalem İzleri ile Kalemlerin İz Düşümleri adlı Hikâye Seçki kitaplarında hikâyeleri, Şah-ı Şiirler 5 ile Cumhuriyetin 100. Yılında İz Bırakan Kalemler adlı Şiir Antoloji kitaplarında yayınlanmış şiirleri, 2024 yılı Nisan ayında da “Sabahın Kokusu” adlı hikâye kitabı çıkmıştır. Yazarlık Atölye eğitim çalışmalarım devam etmekte olup, Fısıldayan Kalemler – (fisildayankalemler.org) internet gazetesinde yazıları yayınlanmaktadır. AKSED – Ankara Kültür Sanat ve Edebiyat Derneği, Ankara Rumelililer Kültür ve Dayanışma Derneği ile Türk / Makedon Dostluk Derneği Üyesidir.

T. Halk Bankası A.Ş. Safranbolu/KARABÜK Şubesi Şube Müdürlüğünden emekli olup, Kültürel ve Sanatsal faaliyetlerine Ankara da devam etmektedir.

Latest from Muhammed Işık

Suriye’nin yeni yöneticileri Lübnan ve Irak’ın geçmişteki hatalarını tekrarlamamalı
Önceki Hikaye

Suriye’nin yeni yöneticileri Lübnan ve Irak’ın geçmişteki hatalarını tekrarlamamalı

Rusya-Ukrayna savaşı ve General Igor Kirillov'a Moskova'daki Bombalı Saldırı
Sonraki Hikaye

Rusya-Ukrayna savaşı ve General Igor Kirillov’a Moskova’daki Bombalı Saldırı

Git

Don't Miss