Lübnan'da Barış Arayışı: Fransa İsrail'in Lübnan'a yönelik savaşını durdurabilir mi?

Lübnan’da Barış Arayışı: Fransa İsrail’in Lübnan’a yönelik savaşını durdurabilir mi?

Ekim 1, 2024
konu yorum

Fransa Cumhurbaşkanı ‘un yeni Dışişleri Bakanı u Beyrut’a göndermesi, yaklaşık otuz yıl önce İsrail’in benzer bir saldırısını durdurmayı başaran ülkesinin bu başarısını tekrarlama çabası olarak görülüyor. Ancak bu kez, ’nın başarı şansını sınırlayan birçok etken söz konusu.

Lübnan'da Barış Arayışı: Fransa İsrail'in Lübnan'a yönelik savaşını durdurabilir mi?
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barro Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri ile genel merkezde bir araya geldi (dpa)

Barrot’nun Beyrut ziyareti, İsrail’in Fransız-Amerikan önerisini reddetmesinden sonra gerçekleşti. Bu öneri, güçlerinin sınırdan 10 kilometre geri çekilmesi, nın durması ve Lübnan ile İsrail arasındaki sınır anlaşmazlığının çözümüne yönelik güvenlik düzenlemelerini içeren 21 günlük bir ateşkes öngörüyordu. Fransa ve ABD’nin bu ateşkesi denetlemesi, 1996 yılında olduğu gibi Fransız-Amerikan-Lübnan-İsrail dörtlü komitesinin yeniden oluşturulmasını içeriyordu. O dönemde Fransa, dönemin Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve Dışişleri Bakanı Hervé de Charette’nin kişisel müdahalesiyle anlaşmaya varılmasında önemli bir rol oynamıştı. Macron da benzer bir rol oynamak istiyor, ancak o zamanki koşullar ile şimdiki durum çok farklı.

Eski bir Fransız büyükelçisine göre, bu farklılık iki temel noktada ortaya çıkıyor: Birincisi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, İsrail ile mutabık kalınarak hazırlanmış olmasına rağmen ABD-Fransız önerisini reddetmesidir. Macron, geçtiğimiz perşembe günü Kanada Başbakanı ile düzenlediği ortak basın toplantısında, bu önerinin Netanyahu’nun bizzat katılımıyla hazırlandığını ve güçlü bir öneri olduğunu ifade etti. İkincisi ise İsrail’in, Washington’un önerilerine rağmen kendi politikasını uygulamaya devam etmesidir. Netanyahu, özellikle seçim döneminde olduğu için, ABD’nin İsrail’e baskı yaparak belirli bir davranış biçimini dayatması mümkün görünmüyor. Bu durum daha önce de Gazze’deki ateşkes planlarının İsrail’in reddi nedeniyle başarısız olmasıyla görülmüştü.

Macron ise İsrail’in ateşkes önerisini reddetmesinin kesin olmadığını ifade ediyor ve İsrail’i 21 günlük bir ateşkese ikna etmek için çalışacağını vurguluyor. Ancak, Kanada radyosuna verdiği demeçte Fransa’nın İsrail üzerindeki etkisinin sınırlı olduğunu kabul ederek, ABD’nin Netanyahu’ya daha fazla baskı yapması gerektiğini belirtti.

Macron, ayrıca İsrail’i Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni yeniden toplamakla tehdit etti. Ancak bu konuda önceki girişimlerin sonuç vermemesi, Fransa’nın diplomatik girişimlerinin ne kadar sınırlı olduğunu gösteriyor. Öte yandan, ABD’nin yaklaşan başkanlık seçimleri öncesinde İsrail’i eleştiren bir uluslararası kararın çıkmasına izin vermeyeceği biliniyor.

Fransız diplomatik çevreleri ise ABD’nin İsrail’e yönelik tutumunu sorguluyor. Başkan Joe Biden ve yardımcısı Kamala Harris’in, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın öldürülmesini “adaletin yerine gelmesi” olarak nitelendirmesi, ABD’nin İsrail’e verdiği koşulsuz desteğin bir göstergesi olarak yorumlanıyor.

Bu gelişmeler ışığında üç temel sonuç çıkabilir:

  1. Macron, Fransa’nın Lübnan’daki olaylar üzerindeki etkisinin sınırlı olduğunu ve ABD’nin baskıcı bir rol oynaması gerektiğini düşünüyor.
  2. Macron’un bu beklentisi, ABD’nin geçmişte Gazze savaşında İsrail’e karşı baskı yapmayı reddetmesi göz önüne alındığında, gerçekçi görünmüyor.
  3. İsrail, BM Güvenlik Konseyi’ndeki diplomatik korumasını güçlendirmiş durumda.

Bu kısıtlamalara rağmen Macron, Lübnan dosyasını BM Güvenlik Konseyi’ne taşıma sözü verdi. Ancak İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, Hizbullah’ın Litani Nehri’nin ötesine çekilmesi ve silahsızlandırılması şartları yerine getirilmedikçe askeri operasyonların süreceğini belirtti.

Bu noktada, Fransa’nın diplomatik girişimlerinin sınırlı kaldığı ve Barrot’nun Beyrut’a getirdiği şeylerin, tıbbi yardımlar ve tavsiyelerden öteye geçmediği anlaşılıyor. Barrot, “diplomatik çözümler” olduğunu belirtse de, bu çözümlerin nasıl hayata geçirileceğini açıkça ortaya koymuyor.

Fransa’nın İsrail üzerindeki etkisinin sınırlı olduğu bir gerçek. Avrupa içindeki bölünmeler de bu durumu daha da zorlaştırıyor. Fransa, İsrail’e mutlak destek veren Avusturya, Slovakya, Almanya ve Hollanda gibi ülkelerle, daha dengeli bir tutum sergilemeye çalışan Belçika, İspanya, Finlandiya ve Slovenya arasında denge kurmaya çalışırken, kendi pozisyonunu netleştirmekte zorlanıyor. Fransa’nın hâlâ Filistin devletini tanımamış olması da bu belirsizliğin en büyük göstergelerinden biri.

konuyorum editör yararlanılan kaynak: https://aawsat.com

Latest from DÜNYA

Şiddet Dozu Yüksek Yeni Korku Filmi İzleyicileri Sinema Salonlarından Kaçırıyor: The Substance
Önceki Hikaye

Şiddet Dozu Yüksek Yeni Korku Filmi İzleyicileri Sinema Salonlarından Kaçırıyor: The Substance

Ortadoğu’daki Gerginlik Türkiye’yi de Tehdit Ediyor: Bahçeli'’den Birlik Çağrısı
Sonraki Hikaye

Ortadoğu’daki Gerginlik Türkiye’yi de Tehdit Ediyor: Bahçeli’’den Birlik Çağrısı

Git

Don't Miss