Türkiye ve Çin arasındaki ilişkiler son yıllarda hızla gelişiyor ve bu süreç, iki ülkenin küresel güç dengelerindeki yerini yeniden şekillendirme potansiyeline sahip. Stratejik iş birliğinin farklı alanlarda derinleşmesi, yalnızca ekonomik ve siyasi çıkarlarla sınırlı kalmayıp, kültürel bağların da güçlenmesini sağlıyor. Bu röportajda, Türkiye-Çin ilişkilerinin mevcut durumu ve gelecekte küresel dengeyi değiştirecek bir ortaklığa dönüşüp dönüşemeyeceği sorusuna yanıt arıyoruz.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Çin ziyareti, iki ülkenin stratejik ortaklıkta kararlı adımlarla ilerlediğini gösterdi. Ekonomiden savunmaya, kültürden turizme kadar pek çok alanda iş birliği derinleşirken, iki ülkenin küresel meselelerde de ortak bir duruş sergilediği görülüyor. Umur Tugay’la yaptığımız bu verimli röportajda Türkiye-Çin ilişkilerinin mevcut durumunu ve gelecekteki potansiyelini daha iyi anlamamıza ışık tutuyor. Siyaset Bilimci Umur Tugay Yücel teşekkür ediyoruz…
Türkiye ve Çin arasındaki diplomatik ilişkiler son yıllarda nasıl bir evrim geçirdi? İki ülke arasındaki siyasi iş birliğinin gelecekte hangi alanlarda derinleşeceğini düşünüyorsunuz?
Türkiye ve Çin arasındaki diplomatik ve siyasi ilişkiler yavaş ama sağlam adımlarla ilerliyor. Son süreçte Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan’ın Çin ziyareti bu konudaki bütün sorulara cevap verdi. Çin, Türkiye’nin bugün ve yarınki en önemli ana ortaklarından olacaktır. Türkiye, Çin’in uluslararası platformlardaki birçok politikasını zaten destekliyor. Özellikle küresel sistemin yeniden kurgulanmasında bir uzlaşı söz konusudur. Bu yüzden siyasi ve diplomatik alandaki Türk-Çin ilişkileri büyük oranda uyum, iş birliği ve diyalog üzerinden daha derinleşecektir. BM reformundan tutunda İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırıma kadar birçok konuda ortak duruş ve görüş sergileyen görülmeyen bir Türk-Çin ittifakı var. Siyasi iş birliği gelecekte eğitimden turizme, güvenlikten teknolojiye derinleşecek çok fazla alanı kapsıyor.
Türkiye’nin Çin ile olan ilişkilerini Batı ittifakları (NATO ve AB) ile nasıl dengelediğini düşünüyorsunuz? Bu dengeyi korumak gelecekte daha zor hale gelebilir mi?
Öncelikle Çin’i klasik manada bir Avrupa ülkesi gibi değerlendirmek oldukça yanlıştır. Çin, Avrupa Birliği gibi dev bir dünyayı temsil etmektedir. Bu Çin merkezli dünyada birçok alanda dünyaya yeni alternatifler sunmaktadır. O yüzden Çin, batı dışı dünyanın en büyük alternatif dünyasını inşa etmektedir. Türkiye’de bu yükselen alternatif Çin dünyasının farkındadır. Ancak bu bize özel bir durum değildir. Bugün bu denge politikasını birçok ülke Batıya karşı uygulamaya çalışıyor. Açıkçası Türkiye batı dışı dünyaya daha yeni kafasını çıkarmaktadır. Daha tam denge kurulmuş değildir. Çünkü Çin ile olan ilişkiler ABD, AB ve NATO hassasiyeti yüzünden istenilen düzeyde değildir. Ancak kararlı bir şekilde Çin ile ilişkilerin her alanda geliştirilmesi kaçınılmazdır.
Türkiye ve Çin’in uluslararası arenadaki iş birliği (örneğin Birleşmiş Milletler veya G20 gibi platformlarda) nasıl bir seyir izliyor? Bu tür çok taraflı iş birliklerinin önemi sizce ne düzeyde?
Biraz önce söylediğim gibi Türk ve Çin karar alıcılar uluslararası arenada büyük oranda uyum içindeler. Hatta Çin ile Türk iş birliği uluslararası arenada ABD ile olan ilişkimizden daha sağlıklı, eşgüdümlü ve uyumludur. Türkiye, küresel çaptaki Çin politikalarının çoğuna destek vermektedir. Çünkü iki taraf için de çok taraflı iş birliği önceliktir. Bunun önemi ise ülkelerin dış politikada stratejik otonomilerini yükseltmektedir.
Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi kapsamında Türkiye’ye yaptığı yatırımların siyasi etkileri nelerdir? Türkiye bu projede nasıl bir rol oynamayı hedefliyor?
Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi küresel ölçekte bir projedir. Böyle prestijli ve dev bir projede yer almak başka ülkeler için nasıl bir fırsat ise Türkiye içinde büyük fırsatlar sunmaktadır. Özellikle Türkiye’nin stratejik konumu yani Asya-Avrupa arasındaki köprü olması nedeniyle önemli bir transit noktasıdır. Türkiye, Kuşak ve Yol İnisiyatifinde kritik altyapı projelerine ev sahipliği yapıyor. Hatta Pekin’den İstanbul’a uzanan bir demiryolu projesi bile gündemdedir. Karayolu ve demiryolu bağlantıları ile Türkiye son derece önemlidir. Ayrıca bu proje ile Türkiye ticaret hacmini artırabileceği gibi Çin ile olan ekonomik ilişkileri büyüyebilir. Ayrıca başta Çin olmak üzere birçok ülkeden yatırım çekebilir. Çünkü Türkiye bu projede bir kavşak noktası olabilir.
Uygur Türkleri konusu zaman zaman Türkiye-Çin ilişkilerinde gerilim yaratıyor. Bu konuda iki ülke arasındaki diyalog nasıl ilerliyor ve gelecekte bu meselenin ilişkilere etkisi ne olabilir?
Bu konu Türk ve Çin ilişkilerinin en hassas noktasıdır diyebiliriz. İki tarafta bu konuda birbirinin söylemlerine oldukça duyarlıdır. Ancak son süreçte Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan’ın Çin ziyareti kafalardaki birçok kafa karışıklığını aydınlattı. Gelecek içinde bu konuda önemli bir kilometre taşı geçildi. İki ülke arasında ve iki iktidar partisi arasında yoğunlaşan ve derinleşen ilişkiler ile Uygur Türkleri konusu daha sağlıklı ve uyumlu yürütüleceğini söyleyebiliriz. Tabi Sincan Uygur Özerk Bölgesinde nüfus artarken refah da yükselmektedir. Sincan Uygur Özerk Bölgesi ile Orta Asya’ya birbirine bağlayacak dev projeler yapılmaktadır. Sincan Uygur Özerk Bölgesi hızla dışa açılan, daha çok turist çeken ve ekonomik olarak gelişen bir yoldadır. Çin ile olan ilişkilerimiz ne kadar yoğun ve derin olursa Uygur Türkleri konusunda o kadar olumlu ilerleme olacağını söyleyebilirim.
Türkiye ve Çin arasındaki ticaret hacmi her geçen yıl artıyor. İki ülke arasındaki ticari dengeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye bu dengesizliği gidermek için hangi stratejiler üzerinde çalışıyor?
Türkiye ve Çin ekonomik ilişkileri devamlı bir artış içindedir. Yalnız bu konuda ticaret hacmimiz artarken dengesizlik hemen göze çarpıyor. Türkiye, Çin ile 44 milyar dolarlık ticaret hacmi yakalarken bunun 40 milyar doları dış ticaret açığı olarak hanemize yazılıyor. Ancak bu durum bize özel değildir. Çünkü Çin dünyada 140 ülkenin birinci ticaret ortağıdır ve yüzlerce ülke Çin’e karşı ticaret açığı vermektedir. ABD’den tutunda birçok ülke Çin’e ticaret açığı veriyor. Bu yüzden Türkiye’nin bu alanda özel bir çalışma yapması gerekiyor. Sektör sektör alan alan bir planlama ihtiyacı gerekiyor.
Çin, Türkiye’nin en büyük ticaret ortaklarından biri haline geldi. Türkiye-Çin ekonomik ilişkilerinin önündeki fırsatlar ve engeller nelerdir?
Türkiye ve Çin arasındaki ticaretin önünde engelden çok fırsat vardır. Bugün Türkiye’nin Çin’e verdiği dış ticaret açığını konuşuyoruz. Bunun giderilmesi önceliktir. İşte bu da Çin fırsatlarının maksimum şekilde ele alınması ile olabilir. Bugün dünyada yurt dışına en çok turist gönderen ülke Çin’dir. 150-170 milyon arası Çinli turist dünyayı gezmektedir. Peki Türkiye’ye ne kadar Çinli turist gelmektedir sadece 400.000 civarıdır. Bu dünyanın turizm merkezlerinden olan Türkiye için kabul edilebilir değildir. Dahası Çinli turistler dünyada en çok harcama yapan turistler olarak biliniyor. Yani Türkiye’ye gelen turist sayısını bile artırmak Türkiye için oldukça kritik ekonomik gelişmelerden biri olabilir.
Türkiye, Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nde önemli bir geçiş noktası. Bu projedeki rolü Türkiye ekonomisine nasıl katkı sağlayabilir? Özellikle lojistik ve altyapı alanlarındaki iş birliği hangi potansiyel getirileri sağlayabilir?
Türkiye ve Çin arasındaki teknoloji transferi ve inovasyon diğer alanlarda olduğu gibi beklenenden yavaş ilerliyor. Tabi bunun birçok sebebi var. Ancak bu durumun hızlandırılması Türkiye’nin geleceği için de çok önemlidir. Şu an Türkiye’nin Çin ile nükleer enerji, nadir toprak elementi üretimi ve işlenmesi, elektrikli araçlar ve savunma sanayinde gelişen ortaklıkları söz konusudur. Bunların bir an önce hayata geçmesi gerekmektedir. Ancak Batılı partnerlerimizin görünür veya görünmeyen baskısını akıldan çıkarmamak gerekiyor. Çünkü bunu birçok kez yaşadık ve Batılı dostlarımız Çin teknolojisini Türkiye’de istemiyorlar. Bunun bilinmesi gerekiyor. Ancak bunlara rağmen Türkiye hedeflerine yavaş ama sağlam adımlarla ilerlemeye devam ediyor.
Türkiye’nin Çin’den teknoloji transferi ve inovasyon konusundaki beklentileri nedir? İki ülke arasında teknoloji ve yenilikçilik alanında iş birliği nasıl ilerliyor?
Çin, Türkiye’de birçok sektöre yatırım yapan bir ülkedir. Şu an altyapı konusunda liman, otoyol ve demiryolu projelerinde Çin ilk sıradadır. Enerji ikinci sıradadır diyebiliriz. Özellikle Çin’in yenilenebilir enerji yatırımları önceliklidir. Ayrıca otomotiv ve telekomünikasyon alanında da Çinli şirketler gittikçe yoğunlaşıyor. Gelecekte bunlara daha birçok sektör eklenecektir. Çünkü Çin dünyanın en büyük yatırımcılarından birine dönüştü.
Türkiye ve Çin’in savunma sanayiinde iş birliği yapma potansiyeli nedir? İki ülke arasında askeri teknoloji ve donanım paylaşımı konusunda gelecekte neler bekleyebiliriz?
Bugün Çin ve Türkiye yükselen savunma sanayi üretici güçlerindendir. Birbirilerini tamamlayacak çok sayıda iş birliği potansiyeline sahipler. Bundan önce Türkiye, Çin teknolojisi ile füze üretmiş bir ülkedir. Türkiye’ye topçu roket teknolojisi de transfer edilmiştir. Bunun yanında Türk-Çin savunma sanayinden ortak projeler beklenmelidir. Pazar erişimleri de daha artırılmalıdır diye düşünüyorum.
Türkiye’nin NATO üyesi olması ile Çin ile askeri iş birliğini nasıl dengeliyor? Bu bağlamda iki ülke arasında güvenlik iş birliğinin sınırları nelerdir?
Gerçekten en kritik noktalardan birine değindiniz. Batılı dostlarımız ve NATO, Çin ile askeri işbirliğine sıcak bakmadıklarını dünyaya duyurdular. Hatta bu konuda kapalı kapılar ardında bile baskı yapıyor olabilir. Çünkü biliyorsunuz Çin’den hava savunma sistemi alacakken iptal edildi. O yüzden Çin konusunda güvenlik iş birliğimiz zaten sınırlıdır. Bu sınırlar hala aşılmış değildir. Bana sorarsanız bu sınırlar aşılmalıdır. Çünkü Türk ordusu neden tek bir ülkeden tek bir savunma sistemine bağımlı olsun ki. Kendi savunma sistemini inşa ederken batı dışı sistemlerde kullanmalıdır diye düşünüyorum. Tabi ki bu süreç zor ve pahalı olabilir. Ancak ülkemizin ulusal güvenliği için zorunludur.
Çin’in Türkiye ile ortak askeri tatbikatlar düzenleme ihtimali var mı? İki ülke arasında savunma alanındaki iş birliğinin derinleşmesi hangi faktörlere bağlıdır?
Bana kalırsa Türk ve Çin orduları ortak askeri tatbikatları düzenli bir şekilde yapması gerekmektedir. Dünyanın en büyük ve en güçlü ordularından biri ile ortak askeri tatbikat yapmak bizim için her açıdan faydalıdır. Tabi bunu her iki ülkede istemelidir. Tek bir tarafın isteği ve iradesi ile gerçekleştirilemez. Bu bir vizyon meselesidir.
Siber güvenlik alanında Türkiye ve Çin arasında bir iş birliği söz konusu olabilir mi? İki ülke arasında askeri ve siber güvenlik iş birliği hakkında görüşleriniz nelerdir?
Çin’in dünyada etkili bir siber ağı ve siber ordusu var. Ayrıca kendine ait bağımsız bir siber dünya inşa etti. Çin’in siber tecrübeleri bizim için de kıymetli olacaktır. Çin ile iş birliği her alanda olduğu gibi siber güvenlik alanında da olmaması için hiçbir sebep yoktur. Tabi siber güvenlik diyince akla her şey geliyor. O yüzden uydulardan tutun da yerli sosyal medya ağlarına kadar her alanda siber güvenlik mühim bir meseledir. Bu konuda Türkiye’de Çin gibi kendi siber dünyasını inşa etmiş ülkelerle verimli ve faydalı ilişkiler geliştirebilir diye düşünüyorum.
Türkiye ve Çin arasındaki kültürel ilişkiler son yıllarda nasıl gelişti ve bu gelişme iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik ve toplumsal ilişkileri nasıl etkiliyor? Kültürel diplomasi, sanat ve turizm gibi alanlarda iş birliği imkânları nelerdir ve iki ülke halkları arasındaki anlayışın güçlenmesi için hangi stratejiler izlenebilir?
Türkiye ve Çin arasındaki kültürel ilişkiler son yıllarda önemli bir ivme kazandı. Türkiye’de açılan Konfüçyüs Enstitüleri ile Çin’de açılan Yunus Emre Enstitüsü oldukça önemlidir. Çünkü bu enstitülerin iki ülke arasındaki kültürel bağların güçlenmesine önemli katkı sunuyor. Karşılıklı Türkçe ve Çince’ye olan öğrenme talebindeki ilgi her geçen gün artıyor. Bu kapsamda kültürel projeler ve iş birlikleri üzerinde yoğun bir mesai gerekmektedir. Çin ve Türk sinemaları bu alanda önemli projelere imza atabilir. Yine turizm konusu oldukça muhimdir. Türkiye Çinli turistler için daha popüler bir destinasyon olabilir. Türk turistler içinde Çin’in tarihi ve kültürel zenginlikleri keşfedilmesi sağlanmalıdır. Karşılıklı sanat sergileri, kültürel gösteriler ve film festivalleri düzenlenmelidir. Çinli ve Türk müzik sanatçıları konserler vermelidir. Ayrıca Çin mutfağı ve Türk mutfağı dünyanın en bilinen mutfaklarıdır. Türkiye’de gittikçe artan Çin restoranları oldukça ilgi görmektedir. Bu konuda Türkiye’de ve Çin’de gastronomi günleri artmalıdır. Yine karşılıklı öğrenci değişimi programları genişletilmelidir. Çin’de eğitim alınması daha kolay hala getirilmelidir. Ayrıca karşılıklı burs imkanları da yaratılmalıdır. Çin tarihi Türk tarihi için önemli bir kaynaktır. Bu konuda ortak miras alanlarına yoğunlaşan projelere yer verilmelidir. Türk Tarih Kurumu ve Çin’deki tarih kurumları ortak konferanslar gerçekleştirebilir diye düşünüyorum.
Umur Tugay Yücel Kimdir
Siyaset Bilimci Umur Tugay Yücel: Ankara Gazi Çiftliği Lisesi mezunudur. Çankaya Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisansını tamamlamıştır. Sosyoloji ve İşletme eğitimi almıştır. Çalışma alanları Küresel Siyaset, Türk Dış Politikası ve BRICS üzerinedir. Çeşitli dergilerde makaleleri ve gazetelerde analizleri yayımlanmıştır. Evlidir.
“Amerikan Gücünün Gerilemesi ve Yükselen Güçler (Çin-Rusya-Hindistan-Brezilya)” kitabının yazarıdır.