2025 yılı asgari ücret görüşmeleri Türkiye gündeminin sıcak konuları arasında. İşçi sendikaları, IMF ve Merkez Bankası tarafından öne sürülen %20-25’lik artış sınırının yetersizliğine dikkat çekerken, “bütçedeki kara deliğin” işçiye yüklenmesini istemiyorlar. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın asgari ücrette %25’lik bir artışı uygun bulduğunu açıklaması, 6 milyon asgari ücretli için kaygı verici bir tablo sunuyor.
HAK-İŞ, TÜRK-İŞ ve DİSK gibi sendikalar ise mevcut komisyonun yapısının adaletli olmadığı görüşünde birleşiyor. HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, komisyonda tüm tarafların eşit temsiliyetini isterken; TÜRK-İŞ Başkanı Ergün Atalay ise, çalışanların insan onuruna yakışır bir hayat standardına erişmesini talep ediyor. Türkiye’de asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığını belirten DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu ise, enflasyon altında ezilen işçilerin durumunu göz önüne alarak, artışların daha gerçekçi oranlarla yapılması gerektiğini savunuyor.
İşçi ve İşveren Cepheleri: Talepler ve Beklentiler
Sendikalar, asgari ücretin artık bir sembolik rakam olmadığını ve geçim sıkıntısının işçileri açlık sınırına ittiğini vurguluyor. Mevcut asgari ücretle çalışanların oranının %50’ye yaklaştığına dikkat çeken sendikalar, dar gelirlinin temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir seviyeye çekilmesi gerektiğini belirtiyor. DİSK, KESK ve TÜRK-İŞ gibi sendikalar, artış oranlarının enflasyona göre belirlenmemesinin işçi sınıfını giderek zorlaştırdığını, ortalama bir gelirin altına düşmemesi gerektiğini ifade ediyor.
İşveren cephesinde ise asgari ücretteki artış oranlarının maliyetleri artıracağı ve rekabet gücünü düşüreceği yönünde kaygılar var. Bu nedenle işverenler, enflasyon hedeflerine paralel, %17,5 oranında sınırlı bir artış öneriyor. Üretim maliyetlerinin arttığını belirten sanayiciler ve işveren temsilcileri, destek mekanizmalarının oluşturulmasını, vergi indirimleri, düşük faizli kredi gibi finansal desteklerin sağlanmasını talep ediyor. İşverenler, özellikle KOBİ’lerin ayakta kalabilmesi için devlet desteğinin kaçınılmaz olduğunu vurguluyor.
IMF ve Ekonomistlerin Görüşleri: Sosyal Destek Programlarına Vurgu
IMF’nin Türkiye şefi James Wals, yüksek oranda yapılacak asgari ücret zamlarının ekonomi üzerinde baskı yarattığını, bunun yerine düşük gelirli ailelere yönelik sosyal yardım programlarının genişletilmesi gerektiğini belirtiyor. Ayrıca, IMF Avrupa Dairesi Direktörü Alfred Kammer de, Türkiye’de enflasyonla mücadelenin tam anlamıyla sağlanmadığını, sıkı para politikasının devam etmesi gerektiğini savunuyor.
126 iktisatçının ortak açıklaması ise asgari ücretin belirlenmesinde enflasyon oranlarının dikkate alınmamasının “bilimsel ve sosyal” açıdan sorunlar doğuracağını belirtiyor. Enflasyonun nedeninin işçilere ödenen ücretler değil, yüksek kâr peşinde koşan şirketler olduğunun altını çiziyorlar. Bu bağlamda, sendikalar ve ekonomistler ortak bir noktada birleşiyor: Asgari ücret, geçim derdindeki milyonların sırtına yüklenmemeli, enflasyon karşısında savunmasız bırakılmamalıdır.
2025 Yılında Asgari Ücret: Nasıl Bir Yol İzlenecek?
Asgari ücret belirlenirken %25’lik artışın dahi yetersiz kalacağı yönünde bir kanaat oluşmuş durumda. Sendikalar bu oranın insan onuruna yaraşır bir geçim seviyesi sunmadığını savunurken, işverenler ise maliyetleri düşürecek tedbirler bekliyor. 2025 yılına dair senaryolar arasında, %25-45 arasında bir artış olasılığı konuşuluyor. Ancak asgari ücretin belirlenmesi sadece rakamlarla sınırlı kalmayacak; işçi haklarının iyileştirilmesi, sosyal desteklerin artırılması ve vergi yüklerinin düzenlenmesi gibi yapısal reformların da gündeme gelmesi gerekecek.
Sonuç olarak, asgari ücret tartışmaları giderek derinleşiyor ve bu tartışma Türkiye’de gelir dağılımı adaleti, enflasyonla mücadele politikaları ve sosyal desteklerin genişletilmesi gibi temel meselelerle kesişiyor. 2025 yılı asgari ücreti için sürdürülebilir, adaletli ve tüm tarafları gözeten bir politika belirlenip belirlenmeyeceği ise önümüzdeki günlerde netleşecek.