1. İsrail’i Dengeleme Hamlesi mi?
Trump’ın, Papa Francis’in cenaze töreninden sonra ilk yurt dışı ziyaretini İsrail’e değil de Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine yapacak olması dikkat çekici. İsrail’in kendisine biçtiği “vazgeçilmez müttefik” pozisyonunu tehdit eden bu tercih, Washington-Tel Aviv hattında bir kırılmanın işareti sayılabilir.
İsrail, Gazze’ye yönelik büyük bir askeri operasyon için ABD desteğini beklerken, Trump’ın bu desteği doğrudan ilan etmemesi; bunun yerine Hamas’sız bir Filistin devletini tanımaya hazırlık yapması, Tel Aviv’e yönelik açık bir baskı aracı gibi duruyor. Netanyahu hükümetine yönelik verilen mesaj net: “Kendi başına hareket etme, seni dengeleyebilecek alternatif Arap aktörlerle de masadayız.”
2. Arap Dünyasında Yeni Dizilim: İran’a Karşı Sünni Blok + ABD
Suudi Arabistan’ın bu görüşmeye ev sahipliği yapması ve daveti bizzat Veliaht Prens Selman’ın yapması, Riyad’ın kendisini yeniden bölgesel lider olarak konumlandırmak istediğini gösteriyor. Bu buluşma, Arap Birliği’nin etkisizliğinin ardından, ABD destekli yeni bir Arap güvenlik mimarisi oluşturma arayışı anlamı taşıyor.
Toplantının gündeminde İran’ın bölgedeki etkisinin yer alması da bu çerçevede değerlendirilmeli. Şam ve Beyrut’un İran’a yakınlığı bilinirken, Trump’ın bu iki başkenti masaya çekmesi İran’ı yalnızlaştırma ve kuşatma stratejisinin bir parçası. Ayrıca bu görüşme, İran’ın vekil aktörleriyle (Hizbullah, Şii milisler) dolaylı pazarlık kanalları açma niyetiyle de örtüşüyor.
3. Filistin Meselesini “Yönetmek”, Çözmek Değil
Trump yönetimi, Filistin meselesinde iki devletli çözüm söylemini sürdürse de bu planın sahadaki karşılığı sınırlı. Trump’ın “Hamas’sız bir Filistin devleti” vurgusu, gerçekte bir çözüm üretmekten çok bölme ve parçalama stratejisini işaret ediyor.
Filistin halkının geniş kesimini temsil eden Hamas’ın dışlandığı bir yapı, sadece İsrail’in güvenlik kaygılarına hizmet eder. Ancak Filistin’in iç bütünlüğünü zedeler. Bu yaklaşım, tıpkı Oslo sürecinde olduğu gibi, bir barış illüzyonu yaratarak, asıl çatışmanın üzerini örtmeye yarar.
İsrail’i Zor Günler mi Bekliyor?
Trump yönetimi, İsrail’in tek muhatap olmadığı bir denklem kuruyor. İran karşıtı blokta İsrail’in pozisyonu öncelik olmaktan çıkmış gibi görünüyor. Körfez ülkeleriyle yapılan normalleşme anlaşmalarının ardından şimdi Filistin, Suriye ve Lübnan’ın da masaya davet edilmesi, Tel Aviv’in bölgede yalnızlaşmaya başladığını gösteriyor.
ABD’nin, Netanyahu’nun iç politikada zayıfladığı bir dönemde İsrail’e “koşulsuz destek” vermekten geri durması, Tel Aviv için sadece diplomatik değil, askeri ve stratejik bir baskı anlamına geliyor. Çünkü İsrail, Gazze’ye geniş çaplı bir müdahale planlarken, Trump bu müdahaleyi durduracak, hatta Filistin Devleti’ni tanıyarak tüm oyunu tersine çevirecek bir hamleye hazırlanıyor.
Sonuç:
Trump’ın bu görüşmeleri bir çözüm üretme değil, denge kurma amacı taşıyor. Suriye, Filistin ve Lübnan gibi kriz alanlarını diplomatik yollarla kontrol altına alarak, bölgesel liderliği yeniden inşa etmek istiyor. Bu süreçte İsrail’in alışık olduğu “ayrıcalıklı ortak” pozisyonu geride kalıyor. Trump, Filistin Devleti’ni tanırsa yalnızca yeni bir diplomatik dönem başlamayacak; aynı zamanda İsrail’in dış politika oyun planı da dramatik biçimde değişecek.