ABD’nin, özellikle Trump yönetiminin, İran’a yönelik olası bir saldırıda taktik nükleer silah kullanımını “dışlamadıklarını” söylemesi birkaç anlama gelir:
-
Psikolojik Savaş ve Şantaj:
Öncelikle bu tür açıklamalar genellikle doğrudan bir askeri plana işaret etmez; asıl amaç “belirsizlik stratejisi” ile karşı tarafı psikolojik olarak baskı altına almaktır. İran’ı sindirmek, caydırmak, masaya daha zayıf oturtmak için “her seçenek masada” mesajı verilir. 2000’lerin başından beri ABD’nin nükleer doktrininde “önleyici (preemptive) nükleer saldırı” olasılığı hep dillendirilmiştir.
Burada amaç sadece İran değil; Rusya ve Çin gibi diğer aktörlere de “ABD gerekirse çizgiyi aşar” sinyali vermektir. -
Askeri Maliyetler ve Gerçekçi Senaryo:
Fordo gibi, yerin onlarca metre altına gömülü nükleer tesisler konvansiyonel silahlarla etkili biçimde imha edilemez. “Taktik nükleer” denen bomba türleri, sınırlı bir alanda büyük yıkım gücüne sahip, ancak klasik “şehir yok eden” atom bombalarından daha küçük kapasiteli silahlardır. Yani, teoride sivil kaybı az, hedef yıkımı maksimum.
Ancak pratikte bu tip bir silahın kullanılması, klasik anlamda “nükleer tabu”yu yıkmak anlamına gelir ve savaşın seviyesini bambaşka bir yere taşır.
Taktik Nükleer Kullanımının Bölgesel ve Küresel Sonuçları
1. Bölgesel Sonuçlar
-
Yaygın Radyoaktivite ve Sivil Kaybı: Yerin altında patlatılan bir nükleer silah bile, radyoaktif serpintiyle çevreyi zehirleyebilir. Bu, İran’ı çevreleyen ülkelere de yayılabilir ve doğrudan sivil ölümlerinin ötesinde, on yıllarca sürecek sağlık ve çevre sorunlarına yol açar.
-
Körfez Savaşlarıyla Kıyaslanamayacak Bir Kaos: Irak veya Afganistan savaşları, konvansiyonel silahlarla sürdü. Nükleer kullanımı ise bölgeyi tamamen istikrarsızlaştırır. İslam dünyasında ABD’ye ve Batı’ya karşı öfkeyi tırmandırır, yeni cihatçı akımların önünü açar.
2. Küresel Sonuçlar
-
Nükleer Tabunun Yıkılması: ABD, Hiroşima-Nagasaki’den sonra ilk kez bir ülkeye nükleer silah kullanırsa, “nükleer tabu” biter. Bu, Kuzey Kore’den Hindistan’a, İsrail’den Pakistan’a kadar pek çok ülkeyi nükleer kullanıma daha yakın hale getirir.
-
Rusya ve Çin’in Cevabı: Böyle bir gelişme, Moskova ve Pekin için “uluslararası normların tamamen çöküşü” anlamına gelir. NATO-Rusya arasındaki çatışmalar daha da tırmanır; Çin ise, Tayvan ya da Güney Çin Denizi’ndeki krizlerde nükleer kartını daha rahat kullanmaya başlar.
-
Dünya Ekonomisi ve Enerji Krizi: Ortadoğu’daki nükleer bir saldırı petrol piyasalarını çökertir, küresel tedarik zincirlerini allak bullak eder. Büyük bir finansal panik ve yeni bir ekonomik kriz yaşanabilir.
ABD Gerçekten Saldırır mı, Yoksa Şantaj mı Yapıyor?
Büyük ihtimalle bu tür açıklamalar, “pazarlık gücünü” artırmaya yönelik.
Ancak, ABD savunma bürokrasisi içinde “nükleer kullanıma daha düşük eşik” isteyen bir lobinin varlığı da bir gerçek. Bu yüzden tümüyle blöf denemez. Fakat Beyaz Saray’ın bu adımı atması halinde kendi müttefiklerinden (özellikle AB ülkeleri ve Türkiye’den) çok büyük bir tepki göreceğini de unutmamak gerekir. Bu tür bir saldırı, Batı ittifakında da derin yarılmalara yol açar.
Rusya ve Çin’in Tutumu
Rusya:
-
Açıkça “felaket olur” diyor ve bunu kırmızı çizgi olarak belirtiyor. Peskov’un “Pandora’nın kutusu” ve “asla onaylamayız” çıkışı, Moskova’nın bir şekilde askeri veya diplomatik karşılık vereceğine işaret.
-
Hamaney’e yönelik bir suikast ise, doğrudan İran’da rejim değişikliğine oynayan bir Batı planı olarak okunur ve Rusya ile Çin’i doğrudan bölgesel çatışmanın tarafı haline getirebilir.
Çin:
-
Çin sessiz ama çok net; ABD’nin bölgede kaosu tırmandırması, Pekin’in enerji güvenliği ve “Kuşak Yol” projelerine ağır darbe vurur.
-
Çin, küresel güvenlik mimarisinin “nükleer normları”nı çökerten bir ABD’ye karşı kendi askeri doktrinini sertleştirecek, diplomatik alanda ise Rusya ile daha yakın bir blok oluşturacaktır.
Sonuç:
ABD’nin bu açıklamaları bir şantaj ve gerilim artırma taktiği olarak okumak gerekir; fakat nükleer eşiğin bu kadar kolay tartışılır hale gelmesi bile başlı başına tehlike. Taktik nükleer silahların kullanımı bölgeyi felakete, dünya sistemini ise yeni bir “Soğuk Savaş-ötesi” istikrarsızlığa iter.