Ortadoğu, tarih boyunca büyük güç mücadelelerinin ve stratejik hesapların sahnesi olmuştur. Günümüzde ise bu bölge, enerji kaynakları, su, ticaret yolları ve güvenlik meseleleriyle uluslararası siyasetin merkezinde yer alıyor. Türkiye’nin Ortadoğu politikaları da bu gerçeklerden bağımsız düşünülemez. İsmail Hakkı Pekin ile yaptığımız röportaj, Türkiye’nin bölgedeki stratejik hamlelerini, karşılaştığı zorlukları ve gelecekteki hedeflerini anlamak adına önemli ipuçları sunuyor.
Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye’nin Yeri
Pekin, dünyanın yeni bir düzene doğru evrildiğine dikkat çekiyor. Ekonomi, enerji ve stratejik kaynakların bu düzenin temel belirleyicileri olduğunu vurgulayan Pekin’e göre, Türkiye bu yarışın dışında kalamaz. Dünya çapında rekabet, artık yalnızca askeri güçle değil, aynı zamanda ekonomik kapasiteler ve diplomasiyle şekilleniyor. Türkiye’nin bu yeni düzende yerini sağlamlaştırması, yalnızca bir seçenek değil, bir zorunluluk.
Bu süreçte en kritik meselelerden biri, enerji ve su kaynaklarına erişim. Doğu Akdeniz’deki enerji rezervlerinden Ortadoğu’daki su kaynaklarına kadar uzanan geniş bir coğrafyada, Türkiye’nin güçlü bir duruş sergilemesi gerektiği açık. Aksi halde, bölgedeki boşluklar başka güçler tarafından doldurulacaktır.
Suriye ve Bölgesel Güvenlik
Suriye, Türkiye’nin Ortadoğu stratejisinde merkezi bir yer tutuyor. Pekin’in belirttiği gibi, Türkiye’nin güney sınırında bir terör devleti oluşumuna izin vermesi mümkün değil. PKK/YPG gibi örgütlerin varlığı, hem sınır güvenliğimiz hem de bölgesel istikrar açısından büyük bir tehdit oluşturuyor.
Türkiye’nin Suriye’deki hedefi, toprak bütünlüğüne saygılı bir şekilde, sınır hattında dostane ve istikrarlı bir yapının oluşmasını sağlamak. Ancak bu hedefe ulaşırken yalnızca askeri yöntemlere değil, aynı zamanda diplomasiye de ağırlık verilmesi gerektiği açık. Türkiye, bölgede kalıcı bir çözüm için hem yerel hem de küresel aktörlerle iş birliği yapmak zorunda.
Jeopolitik Avantajlar ve Türkiye’nin Gücü
Türkiye’nin jeopolitik avantajları, bölgedeki en büyük kozlarından biri. Üç kıtanın kesişim noktasındaki stratejik konumu, enerji ve ticaret yolları üzerindeki hâkimiyeti, Türkiye’yi vazgeçilmez bir aktör yapıyor. Pekin, bu avantajların etkili bir dış politika ile değerlendirildiği takdirde Türkiye’nin geleceğini garanti altına alabileceğini vurguluyor.
Ancak bu avantajları kullanabilmek için, insan kaynağının güçlendirilmesi ve teknolojik gelişmelere yatırım yapılması şart. Tarım ve su kaynakları gibi hayati öneme sahip alanlarda atılacak adımlar da, Türkiye’nin sürdürülebilir bir güç olmasında belirleyici rol oynayacak.
Diplomasi ve Stratejik Dengeler
Röportajda dikkat çeken bir diğer nokta ise Türkiye’nin bölgesel ve küresel aktörlerle ilişkileri. İsrail, Rusya, İran gibi ülkelerle dengeli bir politika izlenmesi gerektiğini belirten Pekin, diplomasiye öncelik verilmesi gerektiğini savunuyor. Türkiye, hem bölgesel iş birliklerini güçlendirmeli hem de kendi çıkarlarını koruyacak adımları atmalı. Bu süreçte, Rusya gibi büyük güçlerle ilişkilerimizi dikkatle yönetmek de hayati öneme sahip.
İsmail Hakkı Pekin, Türkiye’nin Ortadoğu’da kazanacağını öngörüyor. Ancak bu kazanım, sadece askeri başarılarla değil, diplomasi, ekonomi ve stratejik planlama ile mümkün. Türkiye’nin uzun vadeli bir vizyonla hareket etmesi, birlik ve beraberlik içinde olması şart.
“Enseyi karartmayın” diyerek, Pekin sözlerini umutla bitiriyor. Türkiye’nin geleceği, stratejik hamlelerini ne kadar akıllıca planlayabildiğine ve bu süreçte diplomasi ile gücünü ne kadar etkin kullanabildiğine bağlı. Jeopolitik konumumuz, insan kaynağımız ve tarihten gelen deneyimimizle, Türkiye’nin bölgesel liderlik rolünü güçlendireceğine dair umutlarımızı diri tutmalıyız.