editor
Başkanlık yarışının son virajında Donald Trump‘a yönelik Suikast girişimleri, Amerika’daki siyasi iklimi bir kez daha alevlendirdi. Geçtiğimiz pazar günü, iki ay içinde ikinci kez suikast girişimine maruz kalan eski başkan ve Cumhuriyetçi aday Trump, bu olayları seçim kampanyasında kullanarak destekçilerini daha fazla bağış yapmaya davet etti. Ancak The Times’ın analizine göre, bu son suikast girişiminin seçim sonuçlarını ne derece etkileyeceği belirsizliğini koruyor.
Trump‘a yönelik bu son girişim, temmuz ayındaki ilk suikast girişiminin yankılarından oldukça farklı bir tablo çiziyor. İlk olayda Trump kulağından yaralanmış ve saldırı sonrasında yüzünden akan kanlarla birlikte kalabalığa yumruğunu kaldırırken görüntülenmişti. Bu dramatik sahne, hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi gözlemciler tarafından seçimin seyrini değiştirecek bir an olarak değerlendirilmişti. Ancak dün yaşanan suikast girişimi, Trump’ın kampanyasına olan etkisi konusunda aynı derecede heyecan yaratmış gibi görünmüyor.
Seçim yarışının diğer cephesinde ise Demokrat aday Kamala Harris, anketlerde çoğu zaman Trump’ın önünde yer alıyor. Özellikle geçen hafta gerçekleşen ve genel olarak Harris’in zaferi olarak değerlendirilen münazara sonrası, yarış oldukça çekişmeli bir hal aldı. Bu ortamda, The Economist’e göre, Trump’a yönelik yeni bir suikast girişimi, son aylarda kampanyasında birçok zorluk yaşayan Trump’a beklenmedik bir sempati dalgası yaratabilir. Ancak bu sempati dalgasının sürdürülebilir olup olmadığı belirsizliğini koruyor.
Harris’in Trump’a karşı gerçekleştirdiği güçlü münazara performansı, medyanın gündeminde geniş yer bulmuştu. Fakat suikast girişiminin ardından medyanın ilgisi yeniden Trump’a yöneldi. Bu durum, Harris’in yükselen ivmesini kısmen sekteye uğratabilir. İngiliz Sky News’in analizine göre, Trump’ın kampanya ekibi de bu yeni suikast girişiminin sunduğu siyasi fırsatın farkında ve bunu değerlendirmek için harekete geçmiş durumda.
Tarihsel olarak, suikast girişimlerine maruz kalan başkanlar genellikle kamuoyu desteğinde kısa süreli bir artış yaşadılar. Ronald Reagan 1981’de Washington DC’deki Hilton Oteli’nden çıkarken vurulduğunda, anketlerdeki desteği iki ay boyunca sekiz puan yükseldi. Ancak, ekonomik sıkıntılar bu desteğin sürdürülebilir olmasını engelledi ve yıl sonunda popülaritesi düşüşe geçti. Benzer şekilde, 1975 yılında iki kez suikast girişimiyle karşı karşıya kalan Gerald Ford, başlangıçta kamuoyu desteğinde bir artış gözlemledi; ancak bu artış kısa sürdü ve Ford, bir yıl sonra yeniden seçilemedi.
Bu tarihsel örnekler ışığında, Trump’a yönelik son suikast girişiminin etkilerinin kalıcı olup olmayacağını önümüzdeki günlerde yapılacak anketler gösterecek. Şu anki veriler, Trump’ın kampanyasında bir momentum yaratsa da, seçmenin bu olayları nasıl değerlendireceği belirsizliğini koruyor. Seçimlerin kaderini belirleyecek olan ise, bu tür dramatik anların yaratacağı kısa vadeli tepkilerden çok, adayların uzun vadeli stratejileri olacak.
Bu tür olaylar, seçmenlerin duygusal tepkilerini tetikleyebilir, ancak seçim sonuçları nihayetinde politikaların, liderlik vizyonunun ve adayların topluma verdikleri güvenin bir yansıması olarak şekillenecek. Özellikle de Trump ve Harris gibi iki zıt kutuptaki adayın yarıştığı bu seçimde, her iki taraf da suikast girişimlerinden doğabilecek fırsatları kendi lehlerine çevirmek için yoğun bir çaba gösterecektir. Ancak, günün sonunda kazananın kim olacağı, yalnızca suikast girişimlerinin değil, bu yarışın her aşamasındaki küçük ve büyük tüm hamlelerin toplamı olacak.
