Son bir yıl içerisinde Orta Doğu’daki çatışmaların şiddeti artmaya devam etti. Gazze, Lübnan ve belki de daha geniş çaplı savaşların çıkabileceği ihtimali hepimizi düşündürüyor. İsrail’in Filistin üzerindeki saldırıları ve bunun sonuçları, uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırsa da değişen bir şey yok. Asıl soru şu: İsrail ne zaman duracak?
Bu sorunun cevabını bulmak için yaşananların büyüklüğüne ve etkilerine odaklanmak gerekiyor. Gazze’ye son bir yılda atılan mühimmatın büyüklüğü ve yol açtığı yıkım, bir insanlık dramının habercisi oldu. Bu yıkım öylesine büyük ki, adeta dört atom bombası atılmış gibi bir etki yaratıyor. Kullanılan 8.000 ton mühimmat, neredeyse Hiroşima’ya atılan nükleer bombanın yarattığı yıkımı aşmış durumda.
Bu dramatik yıkımın istatistiklerine baktığımızda, Gazze’de on binlerce insanın hayatını kaybettiğini, binlerce ailenin haritadan silindiğini görüyoruz. Birçok çocuk ailesinin tüm fertlerini kaybetmiş durumda. Bu yıkım sadece fiziksel değil, ruhsal yaralara da yol açıyor. 90 bin yaralı var ve bu yaralıların en az 20 bini uzuv kaybı yaşamış durumda. Ancak daha da önemlisi, bu insanların en az yarısı ruhsal olarak iyileşemeyecek.
Bu durum, uluslararası toplumun, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin gözü önünde yaşanıyor. Ancak bu kurumlar, yalnızca İsrail’in “kendini savunma hakkı” üzerinde duruyor. Peki Filistinlilerin kendini savunma hakkı ne olacak? Dünya, bir av partisinde izleyici gibi, bu vahşeti sadece izliyor. Sürekli İsrail’in kendini savunma hakkından bahsedilirken, saldırıya uğrayanların hakları göz ardı ediliyor.
Tarihe baktığımızda, dünya savaşlarından sonra devletler arası savaşların bir düzene sokulduğunu, insancıl hukukun uygulandığını görürüz. Ancak bugün bu normlar tamamen ortadan kalkmış durumda. Esir kavramı yok olmuş, savaş sırasında insanlar, savaşçı ya da sivil ayrımı yapılmaksızın öldürülüyor.
Birleşmiş Milletler’in rakamlarına bakıldığında, yok edilen camiler, kiliseler, hastaneler ve okullar bu yıkımın ne kadar büyük olduğunu gözler önüne seriyor. Özellikle çocuklar için durum daha da vahim. Okullar yok edilmiş durumda ve çocuklar derme çatma yerlerde rehabilite edilmeye çalışılıyor.
Sonuç olarak, yaşananlar dünya düzenini kökünden sarsacak. Uzun yıllar boyunca uluslararası ilişkilerde ve savaş hukuku normlarında bir değişiklik olması pek mümkün görünmüyor. Gazze’de başlayan bu yıkımın Lübnan’a sıçrayacağı ve burada da benzer olayların yaşanacağı öngörülüyor.
Peki İsrail ne zaman duracak? Dünya bu vahşete ne kadar daha sessiz kalacak? Yaşanan her olay, yalnızca bölgedeki insanları değil, tüm insanlığı derinden etkiliyor.