Suriye’de yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin bölgedeki politikalarını yakından ilgilendiriyor. Bugün gündeme oturan ve Suriye Cumhurbaşkanlığı tarafından açıklanan SDG’nin Suriye ordusu’na entegrasyonu, Türkiye’nin bölgeyi yeniden şekillendirme hedeflerine hizmet eden adımlardan biri olarak değerlendirilebilir. Bu birleşme, Suriye topraklarının birliğini vurgulayan, ayrılıkçı unsurlara yer vermeyen ve tüm Suriyelilerin liyakate dayalı, kapsayıcı bir siyasi sisteme dahil edilmesini öngören bir anlaşmanın sonucudur.
Birliğin Temel İlkeleri ve Türkiye’nin Güvendiği Yaklaşım
Anlaşmanın metnine yansıyan ifadelere göre, “Suriyelilerin, dini ve etnik kökenlerinden bağımsız olarak, liyakate dayalı şekilde siyasi süreçlere ve devlet kurumlarına katılım ve temsillerinin güvence altına alındığı” vurgulanıyor. Ayrıca, Kürt toplumunun Suriye devletinin asli bir bileşeni olarak kabul edilmesi, Türkiye’nin Suriye’deki kapsayıcı yönetim anlayışıyla paralellik gösteriyor. Bu yaklaşım, Türkiye’nin bölgedeki istikrarın sağlanması için benimsediği temel prensiplerden biri olan “devlet içinde devlet olmayacak” anlayışının da altını çiziyor.
Askeri Entegrasyon ve Güvenlik Meselesi
Anlaşmada öne çıkan diğer bir husus ise Suriye topraklarındaki ateşkesin sağlanması ve özellikle kuzeydoğu bölgesinde yer alan sivil ve askeri kurumların, sınır kapıları, havaalanları, petrol ve gaz sahalarının devlet yönetimine entegre edilmesi. Bu durum, Türkiye’nin bölgedeki güvenlik dengelerini yeniden tesis etme çabasına işaret ediyor. Ankara’nın, “ordu içinde ordu olmaz” prensibiyle hareket ederek, ayrışmış güçlerin birleşimini savunması, hem Suriye’nin hem de çevre ülke güvenliğinin teminatı olarak görülüyor. Türkiye’nin bu stratejisi, sınır ötesi terör unsurlarının ve bölgesel istikrarsızlığın önüne geçme çabasını yansıtıyor.
Diplomasi ve Bölgesel İttifaklar
CNN Türk Ankara Temsilcisi’nin de belirttiği gibi, anlaşmanın maddeleri Türkiye’nin beklentileriyle örtüşüyor. Tüm Suriyelilerin temsili, etnik ve dini ayrımların ötesinde liyakate dayalı bir düzenin inşası, bölgedeki tüm güçlerin bir arada var olabilmesi açısından büyük önem taşıyor. Türkiye’nin, bu birleşim sürecinde yalnızca askeri alanda değil; aynı zamanda diplomatik arenada da aktif rol alması, Suriye’nin geleceğini belirleyecek denge unsurlarını yeniden şekillendireceğine işaret ediyor.
Ayrıca, YPG gibi unsurların entegrasyon sürecinde yaşanacak değişiklikler, Türkiye’nin Suriye’deki mevcut politikaları ve askeri işbirliği anlaşmalarında da belirgin bir yer tutacak. Yakın gelecekte gerçekleştirilecek askeri görüşmeler ve eğitim faaliyetleri, bu entegrasyonun ne kadar hızlı ve etkin olacağı konusunda önemli ipuçları verecek.
Bölgesel İstikrar ve Türkiye’nin Stratejik Hamlesi
Türkiye’nin Suriye’de izlediği politika, yalnızca kendi güvenliğini değil, aynı zamanda bölgesel istikrarı da hedefleyen bir strateji olarak ortaya çıkıyor. SDG’nin Suriye Ordusu’na entegrasyonu, bu stratejinin somut bir örneği olarak, devlet yapısının güçlendirilmesi, ayrışmış unsurların ortadan kaldırılması ve bütün Suriyelilerin eşit haklarla temsil edilmesinin sağlanması anlamına geliyor. Bölgedeki ateşkes, kurumların entegrasyonu ve askeri işbirliği, Türkiye’nin Suriye’deki güvenlik ve istikrar arayışının temel taşlarını oluşturuyor.
Bu gelişmeler, Türkiye’nin Suriye politikasında yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirilebilir. Stratejik hesaplamalar, hem bölgesel güvenlik hem de diplomatik ilişkiler açısından uzun vadeli etkiler yaratacak adımların habercisi niteliğinde.