İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ve bölgedeki nüfusu yerinden etme girişimlerine dair tartışmalar, uluslararası toplumun dikkatini giderek daha fazla çekiyor. Son haftalarda yaşanan hava saldırılarında, Gazze’nin güneyindeki Hanyunus kentinde bulunan Birleşmiş Milletler’e bağlı un dağıtım noktası gibi sivil altyapılar da hedef alındı. İsrail ordusunun bu tür operasyonlarda Filistinlilere bölgeyi terk etmeleri yönünde çağrılar yaptığı bildiriliyor. Buna karşın, bölge halkı yerlerinden ayrılmayı reddederek enkazların başında direnmeye devam ediyor.
Sürgün Planları ve Batı Şeria’daki Durum Gazze’ye ek olarak, Batı Şeria’da da Filistinlilerin toplu şekilde başka ülkelere sürülmesi gündeme geldi. İsrail’de ve ABD’de bazı akademisyenlerin bu doğrultuda geliştirdikleri tezlere göre, Gazze’deki nüfusun Mısır’a, Batı Şeria’daki nüfusun ise Suriye’ye gönderilmesi tartışılıyor. Mısır’ın bu teklifi ekonomik yardımlar karşılığında kabul edebileceği iddia edilse de, şu ana kadar bu yönde bir mutabakata varılmadı. İsrail, bölgedeki askeri operasyonlarını artırarak bir “baskı” stratejisi izliyor, ancak halkın direnç göstermesi bu planların uygulanmasını engelliyor.
Uluslararası Tepkiler ve Türkiye’nin Pozisyonu Arap ülkeleri, Gazze’ye yönelik saldırılara genellikle kınama açıklamaları ile karşılık veriyor. Ancak somut adımların atılmaması, İsrail’in mevcut stratejilerini sürdürmesine olanak tanıyor. Türkiye ise, Gazze’ye yönelik yıllık un ihtiyacını karşılamayı taahhüt ederek bölgede önemli bir insani rol üstleniyor. Buna karşın, İsrail’in Filistin nüfusunu başka ülkelere yerleştirme planları uluslararası toplumda kaygıyla izleniyor.
Bu gelişmeler ışığında, İsrail’in bu sürgün planlarını daha ne kadar ileriye taşıyabileceği, uluslararası baskılar ve bölgedeki direnişin düzeyiyle doğrudan bağlantılı olacak gibi görünüyor. Ancak, Gazze’nin boşaltılması gibi bir sürecin insan hakları, uluslararası hukuk ve bölge barışı açısından ciddi sonuçlar doğuracağı açık.