Suriye’de savaş, bir kez daha karmaşık bir dönemece girdi. Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) öncülüğündeki muhalif grupların Halep’e başlattığı operasyon, İsrail ile Lübnan Hizbullah’ı arasındaki ateşkesin hemen ardından geldi. Bu beklenmedik gelişmeler, Suriye krizinde yeni bir dinamik yaratırken, birçok soruyu da beraberinde getirdi: İsrail ve bölgedeki diğer aktörler bu denklemde nasıl bir rol oynuyor?
Ateşkesten Savaşa: Halep’te Yeni Bir Cephe
28 Kasım’da yaşanan bu gelişmeler, bölgedeki hassas dengelerin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. İsrail’in, Suriye’deki İran üslerine ve Hizbullah mevzilerine yönelik saldırılarını artırdığı bir dönemde muhaliflerin Halep’te ilerlemesi dikkat çekiyor. İran’ın desteğiyle Halep’te güçlü bir varlık gösteren Hizbullah ve Esad rejimi, bu saldırılara yanıt vermeye hazırlanırken, savaşın kapsamı giderek genişliyor.
Tahran ve Ankara: Sözler ve Stratejiler
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi’nin Şam ve Ankara ziyaretleri, Suriye’deki gelişmelerin uluslararası diplomasiye nasıl yansıdığını gösteriyor. Arakçi, Ankara’da yaptığı açıklamada, İsrail’in Suriye’deki terör gruplarını desteklediğini iddia ederek, “Siyonizm rejiminin bu gerilimdeki rolünü göz ardı etmek büyük hata olur” dedi. İran, Esad rejiminin istikrarını koruma çabasında İsrail’i başlıca tehdit olarak görüyor ve bu doğrultuda Suriye’ye desteğini sürdürüyor.
İsrail’in Endişesi: İran ve Hizbullah’ın Artan Gücü
İsrail cephesi ise farklı bir senaryoya odaklanmış durumda. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Suriye’deki gelişmelere ilişkin düzenlediği toplantılarda, İran’ın Suriye üzerinden Hizbullah’ı yeniden silahlandırma çabalarına ve İsrail sınırına yakın bölgelerdeki askeri hareketliliğe dikkat çekti. İsrailli liderler, Esad rejiminin başarısız olması durumunda bölgenin El-Kaide gibi uluslararası terör örgütlerinin eline geçeceğinden endişe ediyor.
Esad Rejimi ve Savaşın Kırılgan Dengesi
Suriye’deki iç savaş, sadece bir ülkenin kaderini değil, bölgesel güç dengesini de şekillendiriyor. İran, Esad rejimini destekleyerek Ortadoğu’daki nüfuzunu korumaya çalışırken, İsrail ve ABD gibi güçler, bu nüfuzun yayılmasını engelleme çabasında. Halep’teki çatışmalar, sadece yerel bir cephe mücadelesi değil, aynı zamanda bölgedeki büyük güçlerin çıkarlarının kesiştiği stratejik bir düğüm.
Bir İç Savaşın Ötesinde: Bölgesel Dinamikler
Halep’teki son operasyonlar ve bölgedeki askeri hareketlilik, Suriye savaşının sadece bir iç çatışma olmadığını, aksine uluslararası güçlerin çıkar çatışmalarının bir yansıması olduğunu açıkça ortaya koyuyor. İsrail, İran, Hizbullah ve ABD gibi aktörlerin doğrudan ya da dolaylı müdahaleleri, çatışmaların seyrini belirliyor.
Bu karmaşık tabloda, asıl kaybedenler ise yine halk oluyor. Savaşın sürdüğü bölgelerde insani kriz derinleşiyor ve milyonlarca Suriyeli, savaşın yarattığı yıkım altında hayatta kalmaya çalışıyor. Halep’teki bu yeni cephe, sadece siyasi ve askeri sonuçlar doğurmakla kalmayacak, aynı zamanda bölgenin insani ve toplumsal dokusunu da derinden etkileyecek gibi görünüyor.
Ortadoğu’da barış, hala bir hayal gibi. Halep’te başlayan bu yeni savaş perdesi, barışa giden yolu daha da karmaşık hale getiriyor.