Bu sahneyi daha önce de gördük—NATO’nun öldüğünü veya ölmekte olduğunu ilan etmek. Son olarak, ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Mike Lee, X platformunda şu paylaşımı yaptı: “NATO ve BM’den ayrılma zamanı geldi.” Dünyanın en zengin insanı ve ABD Başkanı Donald Trump’ın yakın müttefiki Elon Musk ise bu mesaja kısaca “Katılıyorum.” diyerek yanıt verdi.
Brüksel ve diğer yerlerdeki yetkililer, Musk’ın X’te sık sık siyasi görüşlerini paylaştığını ancak bunun doğrudan ABD politikasını şekillendirmediğini belirtiyor. Ancak bazı gözlemciler, onun Trump’a olan erişimini ve Washington’daki muhafazakâr çevreler üzerindeki gayriresmî etkisini göz ardı etmiyor.
Buna rağmen, NATO’nun Brüksel’deki merkezindeki yetkililer şu ana kadar şaşırtıcı bir şekilde sakinliğini koruyor. NATO’nun sona yaklaşıp yaklaşmadığı sorusuna verdikleri yanıt hâlâ kesin bir “Hayır.” Bunun iki temel nedeni var: Söylem ile eylem arasındaki fark ve NATO müttefikleri ile NATO’ya üye olmak isteyen ülkeler—özellikle Ukrayna—arasındaki ayrım.
ABD, Daha Fazla Savunma Harcaması Talep Ediyor
İlk nedene bakalım. Geçtiğimiz hafta Trump, İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile yaptığı görüşmede NATO’nun ortak savunma maddesi olan Madde 5’e bağlılığını yineledi.
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth de Şubat ayında Brüksel’de yapılan NATO savunma bakanları toplantısında bu tutumu hem kamuoyuna hem de özel görüşmelerde defalarca dile getirdi.
Hegseth, Avrupa’daki müttefiklerin savunma harcamalarını ciddi şekilde artırmaları gerektiğini açıkça ifade etse de toplantılara katılan yetkililer görüşmelerin yapıcı geçtiğini söylüyor.
Bir NATO büyükelçisi konuyu şöyle özetliyor: “Toplantıdan hiç ayrılmadı, dinledi, sorular sordu ve notlar aldı—bu, ittifaktan ayrılmak üzere olan bir müttefikin davranışı değil.”
Bu bağlamda, NATO diplomatları sürekli olarak süren spekülasyonları yönetmeye devam ediyor. Üst düzey bir yetkili şöyle diyor: “Tüm bunların ne anlama geldiğini çözmemiz gerekiyor. Ancak aynı zamanda, gürültüyü göz ardı edip asıl eylemlere odaklanmamız gerektiğini öğrendik. Bir tür ‘stratejik sabır’ uygulamak zorundayız.”
Ukrayna’nın Belirsiz NATO Yolu
Ancak Ukrayna meselesi farklı bir konu. Bir NATO büyükelçisi bu ayrımı şu sözlerle ifade ediyor: “Ukrayna süreci değişti, ancak NATO süreci değişmedi. Ukrayna’ya karşı oldukça sert bir tutum sergiliyorlar ancak NATO’ya bağlılıkları sürüyor.”
Volodimir Zelenskiy’ye karşı değişen üslup bunun en net örneklerinden biri. Ancak Britanya’nın Ukrayna’ya silah sevkiyatını koordine etme rolünü üstlenmesi de bu değişimin bir başka göstergesi.
Bununla birlikte, Ukrayna’nın yakın zamanda NATO’ya üye olamayacağı artık netleşmiş durumda. Aslında, son NATO zirvelerinde Kiev’in üyeliğini engelleyen Biden yönetimiydi—bu durum, bazı Batı Avrupa ülkeleri için sessiz bir rahatlama kaynağı oldu. Yeni ABD yönetimi ise sadece bu konuda daha açık sözlü davranıyor.
Şimdi NATO’nun doğu kanadındaki ülkeler şu soruyu soruyor: “Amerikan askerleri burada kalacak mı?” Şu an için yanıt “Evet.” Ancak birçok yetkili, ABD’nin Avrupa’daki askeri varlığını gözden geçirmesi olasılığı konusunda endişeli.
Peki, bu ülkeler Rusya tarafından saldırıya uğrarsa, ABD birlikleri yardıma gelecek mi? Yaygın görüş, ABD’nin NATO yükümlülüklerine sadık kalacağı yönünde. Ancak, NATO Antlaşması’nın 5. maddesi, hem müttefiklerin hem de düşmanların bunun geçerliliğine inanmasına bağlı.
Bir Doğu Avrupa yetkilisi durumu şöyle özetliyor: “Bu, Schrödinger’in kedisi gibi—kutu açılana kadar hem canlı hem ölü olarak var olmaya devam ediyor. NATO açısından ise, Madde 5 fiilen test edilene kadar kesin olarak bilemeyeceğiz.”
Rikard Jozwiak, RFE/RL’nin Prag’daki Avrupa editörüdür ve Avrupa Birliği ve NATO ile ilgili haberlere odaklanmaktadır.