Milliyetçilik ideolojisi, ulusal kimlik ve bağlılık üzerine kurulu bir düşünce biçimidir. Her ne kadar ulusa aidiyet hissini vurgulasa da, zaman zaman aşırılık dozuna ulaştığında tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Bu bağlamda, milliyetçiliği eleştirenlerin sıkça vurguladığı noktalardan biri de bu ideolojinin, insan hakları ihlalleri ve zulümlere yol açabilecek potansiyele sahip olmasıdır.
Esed-Baas rejiminin Suriye’de Araplara uyguladığı baskı ve zulüm, milliyetçiliğin hangi noktalarda insanlık dışı bir hal alabileceğine dair önemli bir örnek teşkil etmektedir. Bu rejim, kaçınılmaz olarak ulusal kimliği koruma kisvesi altında, birçok insan hakkı ihlaline zemin hazırlamıştır. 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı ile birlikte rejimin meşruiyetini koruma ve ulusal birlik adına giriştiği eylemler, büyük çaplı insanlık suçlarına dönüşmüştür.
Güçlü bir merkezi otoritenin korunması ve ulusal sınırların güvenliği adına gerçekleştirilen keyfi tutuklamalar, işkenceler ve daha birçok insanlık dışı uygulama, milliyetçiliğin negatif tarafının somut bir yansıması olmuştur. Burada amaç, ulusal bütünlüğü sağlamak veya liderin gücünü pekiştirmek olsa da, süreç içinde masum bireyler arasında büyük yaralar açılmıştır.
Milliyetçiliği eleştirenler için, Esed rejiminin bu tutumu, ulusal kimlik ve bağlılık kavramlarının insan hakları ve adil yönetim ilkelerinin önüne geçmesinin sonuçlarını gözler önüne sermektedir. Burada önemli bir sorunsal ortaya çıkmaktadır: Bir ulus için ne kadar milliyetçilik gerekli veya kabul edilebilir? Ve bu duygunun aşırılığı ne zaman insanlıktan çıkıp insanlık dışı bir boyuta ulaşır?
Bu sorular, milliyetçilik kavramının tüm dünyada daha dikkatli bir şekilde ele alınması gerektiğinin en büyük göstergesidir. Her ne kadar milliyetçilik bir bağlılık ve kimlik kaynağı olsa da, bu kimliğin korunması adına diğerlerinin temel hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmaması hayati önem taşır. İnsanlık tarihinin birçok döneminde olduğu gibi, milliyetçilik, barış ve istikrar yerine, çatışma ve ayrışma unsuru haline dönüşmemelidir.
Sonuç itibarıyla, Esed-Baas rejiminin Araplara karşı uyguladığı zulüm, milliyetçiliğin nasıl yanlış yönlendirildiğinde insanlık dışı sonuçlar doğurabileceğini gözler önüne seren güçlü bir örnektir. Milliyetçilik, dikkatli bir şekilde yönetilmediğinde, insan haklarını tehlikeye atan bir silaha dönüşebilir. Bu nedenle, bireyler ve toplumlar, milliyetçiliği sorgulamalı ve bu ideolojiyi daha adil ve kapsayıcı bir çerçevede değerlendirmelidir.