İsrail ile Türkiye arasında Suriye üzerindeki nüfuz mücadelesi giderek büyürken, bu durum Suriye’nin kırılgan yeni hükümeti için ciddi bir tehdit oluşturuyor.
Çarşamba gecesi İsrail, Suriye’deki birçok askeri hedefi bombaladı; hedefler arasında Hama askeri havaalanı ile Humus yakınlarındaki T4 üssü de vardı.
Suriye Dışişleri Bakanlığı, bombardımanın Hama üssünü neredeyse tamamen yok ettiğini açıkladı. Önde gelen bir Suriyeli insan hakları grubu ise Savunma Bakanlığı’na bağlı dört personelin öldüğünü, bir düzineden fazla kişinin de yaralandığını bildirdi.
Hava saldırıları Suriye topraklarını vurdu, ancak asıl hedef Türkiye’ydi.
Kısa bir süre sonra İsrail Dışişleri Bakanı, Türkiye’yi Suriye’de “olumsuz bir rol” oynamakla suçladı. İsrail Savunma Bakanı ise Suriye’nin geçici Devlet Başkanı Ahmed el-Şaraa’yı, ülkesine “düşman güçlerin” girmesine izin vermesi halinde “çok ağır bir bedel” ödeyeceği konusunda uyardı.
Ankara şu anda Şaraa’nın yeni hükümetiyle ortak bir savunma paktı müzakere ediyor ve Türkiye’nin Suriye’nin T4 ve Halep hava üslerine uçak ve hava savunma sistemleri konuşlandırmaya hazırlandığına dair yaygın haberler bulunuyor.
Bazı analistler, İsrail’in bu hafta Hama havaalanına yönelik yoğun hava saldırılarını, T4 üssünün kenarına yapılan daha hafif bombardımanla karşılaştırarak, Türkiye’nin buraya şimdiden bazı ekipmanları konuşlandırmış olabileceğini ve İsrail’in doğrudan bir tırmanmaya yol açmamak için saldırısını dikkatle ayarladığını öne sürüyor.
İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkiler, Ekim 2023’te başlayan Gazze savaşıyla birlikte hızla bozuldu. Ankara, İsrail’e ticaret kısıtlamaları getirdi ve Tel Aviv’i soykırım yapmakla suçladı.
Bu bölgesel gerilim şimdi yeni bir cephede, Suriye’de sahneye çıkıyor.
Çarşamba günkü hava saldırılarının ardından Türkiye Dışişleri Bakanlığı, İsrail’i “hem kaos yaratmakla hem de terörü beslemekle” suçlayarak, onu bölgenin güvenliği için en büyük tehdit olarak niteledi.
Ancak Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, Türkiye’nin İsrail ile çatışma arayışında olmadığını ve Suriye’nin güney komşusuyla kendi politikalarını belirleyebileceğini ifade etti.
Suriye’nin yeni lideri Ahmed el-Şaraa da İsrail’le bir çatışma arayışında olmadığını defalarca dile getirdi. Aralık ayında Beşar Esad’ı iktidardan uzaklaştırmasının hemen ardından BBC’ye verdiği röportajda, Suriye’nin hiçbir ülke için tehdit oluşturmayacağını söylemişti.
Hatta geçtiğimiz ay The Economist dergisine yaptığı açıklamada, gelecekte İsrail’le diplomatik ilişkilerin normalleşmesine kapıyı tamamen kapatmadığını, Suriye’nin tüm taraflarla barış istediğini ancak bunun konuşulması için henüz erken olduğunu belirtti.
Şaraa’nın iktidara geldiğinden beri temel önceliği, derin şekilde bölünmüş Suriye’yi birleştirmek ve komşularıyla olan ilişkileri yatıştırmak oldu. Bu sırada iktidarını sağlamlaştırmak için iç ve dış güçleri dengelemeye çalışıyor.
Ancak İsrail bu süreci kolaylaştırmıyor. İsrail’in Suriye’deki askeri müdahaleleri hem Türkiye gibi dış aktörlerle hem de ülkenin güneyindeki cihatçı gruplarla olan çatışmaları körüklüyor.
Suriye’nin eski lideri Esad ve onun İranlı müttefikinin azılı düşmanı olan İsrail, Şaraa’ya karşı da ihtiyatlı yaklaşıyor. Çünkü Şaraa bir zamanlar Suriye el-Kaidesi’nin başındaydı ve yeni hükümeti Türkiye’nin desteğiyle ayakta duruyor.
Şaraa’nın iktidara gelmesinden bu yana İsrail ordusu, eski rejimin bıraktığı silah depolarını, havaalanlarını ve diğer askeri hedefleri defalarca bombaladı. İsrail’e göre bu, bu tesislerin “düşman güçlerin” eline geçmesini önlemek için yapılıyor.
İsrail ayrıca 1973 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra oluşturulmuş olan askersizleştirilmiş tampon bölgeyi işgal etti ve civardaki dağlık bölgede Suriye tarafına birlikler göndererek dokuz yeni askeri üs kurdu.
İsrail birlikleri, Suriye’nin güneybatısındaki illere de düzenli olarak giriyor ve burada herhangi bir silahlı grup ya da hükümet kuvvetinin varlığını engelleyeceğini ilan ediyor.
Bu hafta başında, güneydeki Dera kentinin yerel yönetimi, İsrail bombardımanında dokuz sivilin öldüğünü açıkladı. Bu, şimdiye kadarki en derin İsrail saldırısıydı.
Geçtiğimiz ayın sonlarında ise Koya köyü yakınlarında dört kişi daha İsrail topçu atışlarıyla hayatını kaybetti. Olay, yerel silahlı kişilerin İsrail güçlerinin ilerlemesini durdurmaya çalışması üzerine meydana geldi.
O zamandan beri, hem Dera’da hem de Şam’da camilerde İsrail güçlerine karşı cihat çağrısı yapıldığı bildiriliyor.
ABD merkezli Orta Doğu Enstitüsü’nün Suriye Programı Başkanı Charles Lister, Şubat ayından bu yana güneybatı Suriye’ye 70’ten fazla kara harekâtı düzenlendiğini tespit etti. Lister, bu durumu “olağanüstü tehlikeli – ve gereksiz bir an” olarak tanımlıyor.
Assad’ın devrilmesinden bu yana geçen dört ayda, Suriye’den İsrail’e yönelik tek bir saldırının gerçekleşmediğini belirten Lister, ülkenin yeni güvenlik güçlerinin Lübnan’daki Hizbullah’a giden en az 18 silah sevkiyatını engellediğini ve İran bağlantılı sekiz füze fırlatma rampasını etkisiz hale getirdiğini de ekliyor.
Birçok Suriyeli, İsrail’in yeni hükümetlerine verdiği tepkiden hayal kırıklığına uğramış durumda. Yıllar boyunca İsrail’in Esad rejimini hedef alışını izleyen Suriyeliler, Esad’ın devrilmesiyle İsrail’le daha az çatışmalı bir ilişkinin mümkün olacağına inanmıştı.
Ancak bu bakış açısı artık değişiyor gibi görünüyor.
“Eskiden İsrail ordusunun sadece Esad rejiminin güçlerini hedef aldığını düşünürdük,” diyor ülkenin batısında bir lokanta işleten İsmail. “Ama bu süren ve anlaşılmaz bombardımanlar, ne yazık ki bize İsrail’in Suriye halkının da düşmanı olduğu düşüncesini aşılıyor.”
Suriye savunmasız bir halde çünkü iç bölünmeleri, bölgesel ve küresel müdahalelerle kolayca alevlenebiliyor. Mezhepsel çatışmaların kökleri burada oldukça derinlere uzanıyor ve bu gerilim, onlarca yıl boyunca Suriye’de baskıcı bir yönetim sürdüren, Alevi azınlığa mensup Esad ailesi tarafından beslendi.
Ahmed el-Şaraa’nın ülkenin azınlıklarını teskin etme çabaları, mart ayının başlarında, eski rejimin kalesi konumundaki Suriye’nin sahil bölgesinde patlak veren bir şiddet dalgasıyla kesintiye uğradı.
En az 1.000 Alevi sivil ya da silahsızlandırılmış savaşçı, hükümete bağlı birliklerin koordineli bir pusuda hedef alınmasının ardından, hükümet yanlısı güçler tarafından katledildi.
Bu saldırıyı düzenleyen eski askeri unsurlar, bir zamanlar İran tarafından destekleniyordu. Bazı analistler, bu unsurların hâlâ Tahran’dan sınırlı da olsa destek alıyor olabileceğini öne sürüyor.
Suriyeliler, Beşar Esad’ın devrilmesini iç savaşın sonu ve birlik için bir fırsat olarak kutladı.
Ancak dış güçler, on yılı aşkın süredir devam eden bu iç savaşı körükledi ve şimdi Esad’ın ardından oluşan boşluğa komşu ülkeler göz dikmiş durumda. Suriye’nin yeniden dış güçlerin çatışmalarının sahası hâline gelme riski her geçen gün artıyor.