editor
İsrail ve Lübnan arasındaki gerginlik, özellikle Hizbullah ve İsrail arasındaki çatışmaların giderek tırmanması, Ortadoğu’daki tansiyonu tekrar yükseltti. Son günlerde yaşanan gelişmeler, bölgeyi yeniden bir savaşın eşiğine getirdi.
İsrail’in Tartışmalı Stratejisi
İsrail’in Lübnan’da gerçekleştirdiği saldırılar, terörle mücadele adına yapılan müdahalelerin ne denli geniş kapsamlı ve yıkıcı olabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi. Lübnan’da sivillerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde patlayıcılarla dolu cihazların uzaktan patlatılması sonucu, en az dokuz kişi hayatını kaybetti, binlerce kişi yaralandı. Bu saldırılar, Lübnan halkının üzerinde derin yaralar açarken, İsrail kamuoyunda ise bir tarafta sevinç, diğer tarafta tedirginlik yaratmış durumda.
New York Times’ın haberine göre, İsrail’in bu saldırıları planlarken ABD’den destek aldığı ve patlayıcıları Lübnan’a ulaşmadan önce yerleştirdiği iddia ediliyor. ABD yetkilileri ise her zamanki gibi bu tür operasyonlardan önceden haberdar olduklarını reddediyor. Ancak, bu iddialar bile İsrail’in bölgede ne kadar ileri gidebileceğini ve bu tür operasyonların sonuçlarının ne denli ciddi olabileceğini gösteriyor.
Savaşın Ayak Sesleri
İsrail’in Gazze’ye karşı yürüttüğü savaşın birinci yılına yaklaşırken, bölgede gerilim hat safhada. İsrail, Lübnan sınırına asker yığarken, Hizbullah’a yönelik saldırıların İsrail toplumunda yankıları hala sürüyor. İsrail’deki bazı analistler, Hizbullah’ın saldırılara karşı bir misilleme yapma ihtimalinden bahsederken, diğerleri olası bir savaşın kaçınılmaz olduğunu düşünüyor.
Siyasi analist Ori Goldberg, bu durumu “dünyanın en pahalı ödlek oyunu” olarak nitelendiriyor. Başbakan Netanyahu, bir savaşın çıkmasını isteyebilir, ancak halkın bunu onun başlattığını düşünmemesi gerektiğini biliyor. Bu stratejik ikilem, İsrail’in bölgede uzun vadeli bir vizyon eksikliği içinde olduğunu ve günün getirdiklerine göre hareket ettiğini ortaya koyuyor.
İsrail’de Siyasi Bölünme
İsrail’deki siyasi atmosfer ise bu gerilimlerle daha da kutuplaşmış durumda. Sol ve sağ arasındaki derin uçurum, Lübnan’daki saldırıların ardından daha da belirginleşti. Sol görüşlü milletvekili Ofer Cassif, Lübnan’daki patlamaların İsrail parlamentosunda bir değişiklik yaratmadığını, aksine mevcut kutuplaşmayı derinleştirdiğini belirtiyor. Sağ kanatta, savaş ve fetih arzusuyla hareket eden bir grup bulunurken, sol kanat ise bu katliamlara karşı durarak rehinelerin serbest bırakılması için çağrıda bulunuyor.
İsrail toplumunda, Hizbullah’a yönelik saldırılar ve bu saldırıların sonuçları üzerine tartışmalar sürerken, Lübnan halkının yaşadığı acılar göz ardı ediliyor. İsrailli analistler, saldırıları stratejik açıdan değerlendirirken, bu saldırıların insani boyutunu gözden kaçırıyor. Bu durum, bölgedeki çatışmaların derin insani etkilerini görmezden gelmenin ne denli tehlikeli olabileceğini gösteriyor.
Kaçınılmaz Bir Savaş mı?
İsrail ve Hizbullah arasındaki bu gerginlik, Ortadoğu’da yeni bir savaşın kapıda olduğunu gösteriyor. İki taraf da geri adım atmaktan kaçınırken, bölgedeki istikrarsızlık daha da derinleşiyor. İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırıları ve buna karşı Hizbullah’ın olası misillemeleri, bölgede yeni bir çatışmanın fitilini ateşleyebilir. Bu gelişmeler, sadece Lübnan ve İsrail’i değil, tüm Ortadoğu’yu etkileyecek potansiyele sahip.
Ancak, bu savaşın sonuçları ne olursa olsun, bölgedeki insani krizlerin daha da derinleşeceği, daha fazla can kaybının yaşanacağı ve acıların süreceği aşikar. İsrail ve Lübnan arasındaki bu çatışmalar, barışın ne kadar kırılgan olduğunu ve savaşın yıkıcı etkilerini bir kez daha hatırlatıyor.
