Füze Savaşları, Jeopolitik Gerçekler ve İran’ın Kırılma Noktası
Dünyanın gözleri bir kez daha Ortadoğu’da, özellikle de İran-İsrail hattında artan gerilime çevrilmiş durumda. Son günlerde yaşanan saldırılar, “İran’da rejim değişir mi?” sorusunu yeniden gündeme getirdi. Peki, askeri saldırılar İran rejimini sarsmaya, hatta devirmeye yeter mi? Yoksa tüm bu operasyonlar sadece bölgedeki taktik hamleler olarak mı kalacak?
İran: Mitolojik Bir Devletin Dayanıklılığı
İran, sıradan bir Ortadoğu ülkesi değil. Yaklaşık 3 bin yıllık siyasi ve kültürel geçmişe sahip olan bu devlet, tarih boyunca birçok istilaya ve değişime direnmeyi başardı. Modern İran’ın köklü sistemi ve toplumsal hafızası, dışarıdan gelen sarsıntılara karşı ciddi bir direnç oluşturuyor. İran’ı, Irak ya da Suriye gibi devletlerle aynı kefeye koymak, büyük bir yanılgı olur. Mitolojik geçmişe sahip toplumları yıkmak ya da köklü değişiklikler yaratmak hiç de kolay değildir.
Füze Savaşları ve Hava Üstünlüğü: “Yerde Postalı Olmayan” Zaferler
İran’a yönelik saldırıların çoğu havadan gerçekleştiriliyor. Özellikle İsrail’in operasyonları, hava sahasında üstünlük sağlamaya yönelik taktikler üzerine kurulu. Ancak modern savaşın en temel gerçeklerinden biri şu: Bir ülkede rejimi değiştirmek için havadan bombardımanlar tek başına yeterli değildir. Havayı işgal edebilirsiniz ama yerde, yani şehirlerde, kasabalarda, sokaklarda bir Amerikan ya da İsrail askeri yoksa o ülkenin gerçek anlamda yönetimini değiştiremezsiniz.
Bugün İsrail’in kullandığı F-15, F-16, F-18 ve F-35 uçakları İran’ın derinliklerine kadar hava operasyonları yapabiliyor. Ancak asıl kırılma noktası, İran’ın stratejik askeri ve nükleer hedeflerinden biri olan Fordo nükleer tesisinin vurulması olacaktır. Fordo gibi, 90 metre derinliğinde ve kireç dağlarının altında yer alan bir hedefi vurmak için, sıradan savaş uçakları değil, B-52 gibi ağır bombardıman uçakları ve özel mühimmat gerekiyor. Bu da şu anda sadece ABD’nin sahip olduğu bir kapasite.
ABD Desteği Olmadan “Stratejik Zafer” Mümkün mü?
İsrail, havadan taktik hamlelerle kısmi bir üstünlük sağlayabilir. Ancak, Fordo gibi derin ve korunaklı tesisleri imha edebilecek güce ulaşmak ABD’nin askeri desteği olmadan mümkün değil. Bugüne kadar bu tip operasyonlar için ABD’nin bölgeye 8 adet B-52 uçağı göndermesi ve bunların da çok ciddi koruma altında hareket etmesi gerekiyor. Yani havadan gelen baskı rejimi sarsmaya yetmiyor; yerde, toplumun ve yönetimin kontrolünü değiştirecek bir askeri varlık veya büyük iç isyan şart.
İran Muhalefeti ve Lider Sorunu
İran’daki muhalif gruplar ise şu anda harekete geçmiyor. Bölgede, Kandil’den Hacı Umran’a kadar uzanan hatta 24 bin civarında silahlı İranlı muhalif bulunsa da, iki temel sorun var:
-
Karizmatik Lider Eksikliği: Sahada kitleleri peşinden sürükleyebilecek, karizmatik ve organize bir liderlik yok.
-
Muhalif Grupların Çekingenliği: Şu an sahaya çıkmaya hazır silahlı muhalif yapılar, İran’la aynı fotoğrafta yer almak istemiyor. Şah Rıza Pehlevi’nin oğlu gibi figürler ise İran’ın toplumsal gerçekliğinde karşılık bulmuyor; hem sol hem dindar kesim tarafından sahiplenilmiyor.
İran’da Şah’ı devirenler İslamcılar değil, solcular (TUDEV’ciler) olmuştu. Dolayısıyla bugün rejim değişimi dışarıdan ithal bir şahlık ya da benzer bir modelle pek mümkün görünmüyor.
Füze Kapasitesi ve Savaşın Sürme İhtimali
Netanyahu’nun geçtiğimiz günlerde açıkladığı üzere, İran’ın elinde 28 bin füze olduğu iddiası savaşın kısa vadede sona ermeyeceğini gösteriyor. İran, sahip olduğu füze kapasitesiyle en az 3-4 ay daha savaşı sürdürebilecek bir potansiyele sahip.
Sonuç: taktik savaşlar, Stratejik Değişim Yaratır mı?
Tüm bu tabloya bakıldığında, havadan yapılan operasyonların İran’da rejim değişikliğine yol açması yakın vadede mümkün görünmüyor. Saha hâkimiyeti olmadan, toplumun tabanında bir kırılma yaşanmadan rejimi devirmek çok zor. İran gibi tarihsel hafızası ve köklü toplumsal yapısı olan bir devlette, rejim değişikliği sadece dış müdahalelerle değil, içeriden gelişen dinamiklerle mümkün olabilir.
Bugünkü çatışmalar, askeri ve istihbari olarak “taktik savaşlar”dan ibaret. Rejim değişikliği için ise hem içeride büyük bir toplumsal hareketlilik hem de dışarıdan çok daha kapsamlı bir destek gerekiyor.